|
Ruslar kanser hücrelerini yok etmeyi başardı |
|
|
BBA General Subjects dergisine konuşan MGU Biyoloji Fakültesi Prof. Dr. Boris Jivotovskiy, "Otofajinin, besinlerin kısmen kısıtlanmasından kaynaklandığı biliniyor. Bunun arkasında nelerin durduğu sorusu bizim ilgimizi çekti. İşte bu olgunun mekanizmasını araştırdık" dedi.Kanser hücrelerinin özelliği, olağanüstü miktarda besin maddesi ve oksijen tüketmesi. Bu özellik, onların kontrolsüz biçimde büyüyüp yayılmasına izin veriyor. Bilim insanları son yıllarda, kanser hücrelerinin ‘iştahını' bastırmanın, hem bağışıklık sisteminin hem de çeşitli kemo ve immünoterapilerin onlara karşı mücadelesini kolaylaştırdığını fark etti.
Jivotovskiy ve meslektaşları birkaç yıldır, hücresel açlığın kanserin davranışı üzerindeki etkisini araştırıyor ve bu tür etkileri, sinyal molekülleri ve çeşitli gen terapileri yardımıyla nasıl elde edebileceklerini anlamaya çalışıyor.
Bunun için bilim insanları, 2 tür ‘ölümsüz' kanser hücrelerini besinden mahrum etti, bölünmesi ve kemoterapi ile bağışıklık sistemine karşı korumayla ilgili gen aktivitesindeki değişikliği izledi. Bilim insanları, kansere ‘açlık' çektirilmesiyle etkinliği gözle görülür biçimde azalan DNA'nın birkaç bölgesi ile ilgili proteinleri tanımlamayı başardı.
Biyologların dikkatini, kendini yok etme sisteminden sorumlu Mcl-1 geni ile aynı adı taşıyan protein çekti. Tüm sağlıklı ve birçok kanser hücrelerinde bulunan bu sistem, bir kısmı hücreyi apoptozu (hücre intiharı süreci) tetiklemesine neden olan onlarca protein moleküllerinden oluşuyor. Protein moleküllerinin bir kısmı da aksine apoptuzu bastırıyor.
Sağlıklı hücrelerde ‘ölüm proteinleri' ile Mcl-1 ve diğer benzer moleküller arasında denge korunuyor. Ama kanser oluşunca bu denge Mcl-1 lehine kayıyor, bu yüzden tümör hücreleri, genelde intihara zorlayan çok büyük DNA hasarlarına rağmen ölmüyor.
Rus bilim insanları, birkaç kısa RNA molekülü oluşturdu. Bu moleküllerin bir kısmı Mcl-1'in aktivitesini yükseltirken, diğer kısmı çalışmasını engelledi. Deneylerin gösterdiği gibi, ‘gelişmiş' proteine sahip kanser hücreleri kemoterapiye daha iyi direnç gösteriyor ve daha az ölüyor. Proteine bağlı genin bastırılması ise aksine kanser hücrelerini zayıflatıyor.
Benzer etkinin, Mcl-1'in ‘montaj talimatını' içeren moleküllerin ‘okunmasını' engelleyen çeşitli kimyasal ilaçların yardımı ile elde edilebileceği kaydedildi. Son yıllarda bu türden birkaç madde üretildi. Bir kısmı, örneğin ABT-293 maddesi, ABD'deki düzenleyici kurumların denetiminden geçti.
|
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 28 Aralık 2017 Perşembe 08:44 |
|
|
|
|