|
Osmanlıların sahip oldukları müstesna ahlaki kıvama gelişlerinde hiç şüphesiz ilk ve en müessir rolü, aile yapılarındaki sağlamlık üstlenmiştir. Nitekim zaman zaman devlet bünyesinde meydana gelen aksaklıklar, aile sayesinde cemiyete aksetmemiş ve bu millet, en zor dönemlerde bile içinde bulunduğu halden rahatça silkinip ayakları üstünde durmayı bilmiştir. Osmanlı'da aile sağlamlığını temin eden başlıca âmil, Kur'an-ı Kerim ve sünnet-i seniyyedir. Buna göre erkek ve hanım, istidad ve kabiliyetlerine göre toplumda yerini almıştır. Erkek rızkı temin için harici hizmette; hanım ise aile yuvasını ve nesli muhafazada vazife görmüştür. Bu güzel taksimatın bir bereketi olarak da : "büyüklere hürmet ve itaat, küçüklere şefkat ve muhabbet" teşekkül etmiştir. Dr. A. Brayer, Osmanlı mülkünde müşahede ettiği faziletler karşısında şöyle der: "Osmanlı'da çocuklar yetişip kemal yaşına geldikleri zaman ana ve babalarının yanında bulunmakla iftihar ederler. Ana babaları, küçükken kendilerine nasıl şefkat gösterdilerse çocuklarda aynı şekilde mukabele etmekle bahtiyar olurlar. Oysa diğer memleketlerde çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez ana babalarından ayrılırlar. Mali menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe münakaşa ederler. Hatta bazen kendileri refah içinde yaşadıkları halde onları sefalete yakın bir hayat içerisinde bırakırlar. Bunlar ana babalarına karşı, onların kendilerine çok ihtiyacı olduğu bir devrede adeta yabancılaşırlar." A. Ubicini de: "Cuma günleri ve bayram günleri bir baba, oğlunun elinden tutup dışarıda gezdirir. Adımlarını da çocuğun adımlarına göre ayarlar. Evladının yorulduğunu görürse omuzlarına alır, ya da bir aralık dinlendiği kahve pikesinde yanına oturtur. Onunla pek derin bir şefkatle konuşur. Çocuğun bütün hareketlerini dikkatle takip eder. Çocuğun yanında bulunan gençler ve ihtiyarlardan tiryaki olanlar sigaralarını bırakırlar. Onlar da çocuğa gülümserler ve ileride millet ve memlekete faydalı bir kimse olması yolunda temenni ve teşviklerini dile getirirler" demektedir. Meşhur Fransız edibi Pierre Loti, dîni, kültürü ve ırkı başka olduğu halde İstanbul'da yaşayan Türklerin İslami nezih, ahlak ve adabının hayranı olmuş, daima yazılarında bu duyguları tasvir etmiştir. Der ki: "Müslüman Türklerin hayatları, kelimenin tam manasıyla başka bir dünyadır. Dünyanın başka hiçbir evinde bir erkek, hanımına bu derece saygılı ve hayran olamaz. Bu gerçeğin sırrı, Türk evinin kadını tarafından hazırlanışındadır. İddia ederek söylüyorum; bir müslüman Türkün evinde odalar bile özel ve maksatlı bir ahengi ve döşeme üslubu ile hazırlanmıştır. Evin sahibesi olan kadının giyinişi başındaki örtüden ayaklarında bulunan nefis işlemeli kumaşlı terliklere kadar ahenk içindedir. Kadın evine o kadar düşkün, temizliğine o kadar meraklı, kocasının ev hasretini giderecek öylesine zeka ve eğitime sahiptir ki, evin erkeği akşamüzeri büyük bir hasretle kapıdan girer. Kadının temizliği maddi planda bir çiçek kadar saftır. Bu maddi temizliği, kadının ruh temizliğinden gelir. O kadın, içki, kumar ve dış dünyayı bilmez."
.................................................................:::::::::::::::::.::::::::::::::...........................
Osmanlı Kadını gerçeği
Onu bugüne kadar hep batılıların aktardıklarıyla tanıdık. Oysa anlatılanlar hayal edilenlerden ibaretti.
"Göz önünde değil hayatın her yerinde"
Osmanlı kadını dediğinizde aklınıza ilk gelen nedir? Oryantalistlere göre Osmanlı kadını egzotik, miskin, düşük ahlaklı biri olarak resmediliyor.Son yıllarda oryantalist bakışın bizim aydınlara ve neredeyse sinemacılara bile sirayet ettiği düşünülürse konuya yaklaşımlardaki vahamet de ortaya çıkar. Bu konudaki kafa karışıklığını ortadan kaldırabilecek bir eser yayımlandı. "Osmanlı Kadını- Efsane ve Gerçek" kitabının yazarı Aslı Sancar. Aslen Amerikalı olan yazar yirmi yıldan fazla bir süre önce İstanbul'a yerleşti ve uzun süredir de Osmanlı kadını ve ailesi üzerine araştırmalar yapıyor.
Oryantalist bakış açısının Doğu kadınına dair çizdiği portre ile Osmanlı kadınının Türkiye'deki mirası arasındaki tezatlardan hareketle onların toplumdaki konumu ve üstlendiği gerçek rolü araştıran yazar, ilk baskısı 2008'de yapılan kitabıyla Los Angeles'ta düzenlenen Benjamin Franklin ödülüne 'en iyi tarih kitabı'yla değer görüldü.
Osmanlı kadınlarının, toplumun gariban ezilmiş üyeleri olmak şöyle dursun, hukukî açıdan özgür unsunlar oldukları, haklarını korumak için sık sık mahkemeye başvurdukları tarihi kayıtlara dayanılarak ifade ediliyor. Osmanlı kadınında zaman ve mekânla sınırlı kalmayan bir kadın modeli gördüğünü anlatan Aslı Sancar'a göre Osmanlı kadını, hem dış görünüşüyle hem de tavırlarıyla son derece zarafet sahibi olmakla birlikte yiğit bir ruha da sahipti; Allah'ın kendisine verdiği hakların cesur, yılmaz savunucusuydu ve bu sayede ailesinin sarsılmaz temel taşlarından biri olmuş, toplumsal yapı içerisinde kendisi çok görünür olmasa da son derece önemli bir rol oynamıştı.
Batılıların gözüyle Osmanlı, evlerinin hareminde Osmanlı kadınları, Osmanlı haraminde cariyeler, saray haremindeki Osmanlı kadınları, Mahkeme kayıtlarında Osmanlı kadınları ve metafizik aynada Osmanlı kadını konularının ele alındığı eser tasarımıyla da dikkat çekiyor.
|
|
|
|