Koronavirüs süreci, diyaliz hastalarını olumsuz etkiliyor.
Bağışıklık sisteminin zayıflığı, bu hastaların enfeksiyona yakalanma riskini artırıyor. O nedenle daha sıkı tedbirler almaları ve mutlaka aşı olmaları öneriliyor.
Koronavirüs her kesimden insanı derinden etkiledi. Ancak öyle bir grup var ki bu süreci daha da zorlu geçirdi. Söz konusu grup, kronik rahatsızlığı olanlar. Diyaliz hastaları da onlar arasında.
Türkiye’de on binlerce diyaliz hastası bulunuyor. Bunların önemli bir kısmı tedavi için düzenli olarak hastane ve diyaliz merkezlerine gitmek zorunda. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği'den Prof. Dr. Dede Şit, “Pandemiden en çok etkilenen hasta popülasyonunun başında diyaliz hastaları geliyor. Özellikle de hemodiyaliz hastalarının tamamı bu tedaviyi almak için haftada 2-3 kez dışarıya çıkmak zorunda. Bu da ister istemez enfekte olma risklerini artırdı” diyor.
DİYALİZ MERKEZLERİNDE SIKI TEDBİRLER ALINDI
Bu süreçte diyaliz hizmeti verilen sağlık kuruluşlarında, Sağlık Bakanlığınca belirlenen kurallar çerçevesinde hareket edildi. Hemodiyaliz ünitelerinin düzenli olarak dezenfekte edilmesinden hastaya refakat edenlerin bekleyecekleri alanlara kadar bir dizi önlem alındı.
Prof. Dr. Şit, hastaları COVID-19’a karşı dikkatli olmaları konusunda sürekli uyardıklarını ifade ederek, “Diyalize girmek için hastaneye özel araçlarıyla gelmelerini önerdik. Özel araçlarıyla gelemeyen hemodiyaliz programındaki hastalar ise diyaliz ünitesinin sağladığı servislerle geldi. Toplu taşıma araçlarını kullananlar da oldu. Onlara mutlaka maske takmalarını, eldiven kullanmalarını ve dezenfektan kullanmalarını tavsiye ettik” şeklinde konuşuyor.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMLERİ ZAYIF
Diyaliz hastalarının bağışıklık sistemi, diğer insanlara göre daha düşük. Prof. Dr. Şit bunun sebebini, “Diyaliz, böbrek nakli ya da diğer böbrek hastaları bağışıklık sistemini baskılayıcı birtakım ilaçlar kullanmak durumundalar” sözleriyle açıklıyor. Düşük bağışıklık, diyaliz hastalarını koronavirüse karşı, sağlıklı insanlara göre çok daha riskli hale getiriyor. Prof. Dr. Şit muhtemel riski şu sözlerle anlatıyor:
“Duruma göre yoğun bakıma girmelerine hatta bir kısmının hayatlarını kaybetmelerine bile sebep olabiliyor. Örneğin 20-30 yaş popülasyonunda genelde COVID-19 asemptomatik dediğimiz herhangi bir belirtiye sebep olmadan ayakta geçirilebiliyor. Aynı yaş grubundaki bir diyaliz hastasında daha ağır seyredip hastanede yatarak tedavi görmesine bile sebep olabiliyor. Bu, beklenen bir durum.”
Diyaliz hastalarının çoğunda ilave risk faktörlerinin de bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Dede Şit, “Bu hastaların bir kısmı yaşlı. Şeker, hipertansiyon, kalp ve kansızlık gibi ilave risk faktörleri de var” hatırlatmasını yapıyor.
MUTLAKA AŞI OLMALARI TAVSİYE EDİLİYOR
Hastalıktan korunmada en etkili yöntem aşılama. Prof. Dr. Şit, aşının böbrek hastalıklarında herhangi bir komplikasyona sebep olmadığını söylüyor:
“Türkiye’de şu anda kullandığımız inaktif bir aşı var. Bu aşının klinik kullanımı daha önceki deneyimlerden bilindiği için oldukça güvenli. Canlı virüs olmadığı için diyaliz ve böbrek nakli yapılmış hastalarda rahatlıkla uygulanabilir. Hastalığın daha hafif seyretmesi, bunun da ötesinde engellenmesi açısından bana soran herkese aşınızı mutlaka olun diyorum.” |