Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Göksun Ayvaz, son yıllarda obezite oranlarındaki artışın şeker hastası sayısındaki artışı da beraberinde getirdiğini belirterek, ülkede 6 milyon civarında şeker hastası bulunduğunun tahmin edildiğini bildirdi.
Ayvaz, yarınki Dünya Diyabet Günü nedeniyle AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2000'li yılların başında açıklanan bir çalışmanın, ülkedeki 20 yaş ve üstündekilerin yüzde 7.2'sinde bilinen, aşikar şeker hastalığı bulunduğunu ortaya koyduğunu söyledi.
Aynı çalışmanın bu yaş grubundakilerin yüzde 6.3'ünde ise gizli şeker olduğunu, bu kişilerin hastalığının 3-5 yıl içinde Tip-2 diyabete dönüşme riski bulunduğunu da gözler önüne serdiğini anlatan Ayvaz, buna göre o yıllarda bilinen ve gizli şekeri olanların sayısının toplam 5 milyon civarında olduğunu belirtti. Son yıllarda yapılan araştırmaların ise kadın ve erkeklerdeki obezite oranlarında ortalama yüzde 2-3'lük bir artış olduğunu gösterdiğini kaydeden Ayvaz, ''Geçen 6-7 yıl içinde obezite oranlarında bu kadarlık bir artış olması, şeker hastalığı görülme sıklığındaki artışı da beraberinde getirdi. Çünkü obezite artıkça Tip-2 diyabet de artar. Bu durumda ülkemizde 6 milyon civarında diyabet hastası bulunduğu tahmin ediliyor'' diye konuştu.
-TİP-1 VE TİP-2 DİYABET NEDİR?-
Bütün diyabetlilerin yüzde 5'inde Tip-1, geri kalanında ise Tip-2 diyabet görüldüğünü anlatan Ayvaz, Tip-1 diyabetin altında genetik geçişin yattığını bildirdi. Vücudun bağışıklık sisteminin normalde yabancı dokulara karşı savaş vermek üzere çalıştığını, ancak Tip-1 diyabette ''yapım hatası'' diye adlandırılabilecek bir durum nedeniyle vücudun kendi organı olan pankreası yabancı bir cisim gibi görerek bununla uğraşmaya başladığını anlatan Ayvaz, ''Tip-1 diyabet, insülin hormonunun mutlak eksikliğine bağlı olarak meydana gelen şeker hastalığıdır'' şeklinde konuştu.
Bu tip diyabet daha çok küçük yaşlarda çıktığı için ''çocukluk tipi diyabet'' de denildiğini kaydeden Ayvaz, ''Ailesinde Tip-1 diyabet olanlar risk grubunda oldukları için gerekli kontrolleri belirli aralıklarla yaptırmalıdırlar'' dedi. Doku özelliği olmamakla birlikte genetik geçişin söz konusu olduğu Tip-2 diyabetin nedenlerinden birinin pankreasın işlevini tam olarak yerine getirememesi nedeniyle kalitesiz insülin salgılanması, diğer nedenin ise salgılanan insüline dokuların direnç göstermesi olduğunu belirten Ayvaz, şunları kaydetti: ''Tip-2 diyabet de genetik nedenlerle ortaya çıkar. Anne veya babada bu tür bir hastalık varsa çocukta ortaya çıkma ihtimali de vardır. Anne-babası veya ailesindeki diğer bireylerde bu tip bir şeker hastalığı olanlar, hastalığa zemin oluşturacak şartlardan kaçınmalıdırlar. Bunlardan biri kilo kontrolüdür.
Obezite, Tip-2 diyabete gidişin ilk basamağıdır. Önlem alınmayan obezite zamanla gizli şekere, gizli şeker ise şeker hastalığına dönüşür.''
''GİZLİ ŞEKER VE ŞEKER HASTALIĞININ RİSKLERİ AYNI''
Gizli şeker ile şeker hastalığının taşıdıkları riskler açısından birbirinden farklı olmadığının altını çizen Ayvaz, ''Gerekli önlemler hastalık daha gizli şeker aşamasındayken alınmalıdır'' diye konuştu. Ayvaz, bu önlemlerden en önemlilerinin fazla kiloların verilmesi ve ideal kilonun korunması, bozuk olan insülin-şeker sistemini zorlayacak şekerli ya da şekere hızla dönüşen hamur işleri, pilav ve patates gibi gıdalardan kaçınılması, sigarının bırakılması, tansiyon değerleri ile kolesterol ve trigliserid denilen kan yağlarının normal seviyelerde tutulması olduğunu bildirdi. Bunların hem diyet hem de egzersiz ile bir arada yürütülmesinin önemine işaret eden Ayvaz, ''Egzersizden kasıt, haftada en az 3 gün 30'ar dakika süreyle yapılan düzenli spordur'' dedi.
-ÇOCUKLARDA OBEZİTEYE DİKKAT-
Ailesinde kiloya eğilim, obezite, şeker ya da kalp-damar hastalıkları bulunan çocukların risk grubunda olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade eden Ayvaz, ergenlik öncesi ve sırasında fast-food tarzı beslenme, bol miktarda alınan şekerli gıdalar ve hareketsizlik nedeniyle çok kolay kilo artışı olabileceğine dikkati çekti.
Ayvaz, ''Bunlar o kadar aşırı boyutlara varıyor ki hem ergenliği geciktiriyor hem de obezitenin problem olduğu toplumlarda erişkin tipi şeker hastalığı erken yaşlarda ortaya çıkabiliyor. Ülkemizde ve Avrupa'da durum henüz o aşamada değil. Ama gerekli önlemler alınmazsa o yöne doğru bir gidiş var'' uyarısında bulundu.
-ŞEKER HASTALIĞININ BELİRTİLERİ-
Ayvaz, şeker hastalığına dönüşmeden hemen önlem alınması gereken gizli şeker aşamasında aç kalınca ya da şekerli bir gıda tüketilmesinin üzerinden 2 saat geçtikten sonra vücuttaki şekerin aşırı düşmesine bağlı olarak terleme, halsizlik, uyku hali, kalp çarpıntısı, el titremesi görüldüğünü ve kilo artışı meydana geldiğini söyledi. Bunların hastalığın çok başında görülen belirtiler olduğunu vurgulayan Ayvaz, ilerleyen dönemlerde ise kan şekerinin yükselmeye başladığını ve gizli şekerin oturduğunu söyledi. Ayvaz, bu aşamada da uyku hali, fazla idrara çıkma, el ve ayaklarda uyuşma ve kaşıntı, kilo kaybı ve görmede bulanıklık ortaya çıktığını belirtti.
-TEDAVİ-
Gizli şeker döneminde diyet, egzersiz ve küçük dozda ilaçlarla şeker hastalığına dönüşümün engellenebileceğini kaydeden Ayvaz, şeker hastalığı döneminde ise ilaç tedavisiyle birlikte insüline geçilebileceğini bildirdi. İnsülin kullanımının tedavide belirli bir başarı sağlandıktan sonra terk edilebileceğini belirten Ayvaz, ''Toplumda insüline başlandıktan sonra hayat boyu kullanılması gerektiği gibi yanlış bir kanı var. Oysa bu, belirli bir süre sonra kesilip sadece ağızdan ilaçla tedavi devam edebilir. Egzersiz, diyet, tansiyon ve lipit kontrolü de ihmal edilmemelidir'' diye konuştu. |