|
SAY: TEPKİLER BENİ KOKUTUYOR |
|
|
Can Dündar’ın sunduğu Neden programında piyanist Fazıl Say’ın tartışma yaratan açıklamaları ve Türkiye’nin kültür politikaları ele alındı. Programa telefonla bağlanan Fazıl Say, kamuoyunda geniş yankı uyandıran açıklamasıyla ilgili olarak, “Türkiye’nin yeni konumuyla ilgili kaygılarımız oluyor. Gazeteleri her gün görüyoruz ve ilerleyen, yükselen dalgaların hepsinin farkındayız ve biraz tedirginlik yaşıyoruz. İnsan olarak, bir vatandaş olarak serzenişler yaşamak zorundayız, ayrıca büyük sanatçılar olarak da değil. Ben bu serzenişlerimi dile getirdim” dedi.
Eleştirilerinin ülkedeki müzik ortamıyla ilgili olduğunu belirten Say, “Bir müzisyen neden şikayetçi olabilir; ben evimde piyanoyu çalabilirim, daha da iyi çalabilirim ve yarın da çalabilirim. Bundan şikayetçi de olmam. Ama orkestrayla çalıyorsam, koroyla çalıyorsam ve bunlar sansür ediliyorsa, o zaman besteci olarak zorluklarla karşılaşırım” diye konuştu.
Fazıl Say, Madımak’ta ölen şair Metin Altıok için bestelediği eserin sansürlediğini hatırlatarak, “Bence 3 Temmuz 1993 günü Madımak’ta yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ayıbıdır. Behçet Arslan ve Metin Altıok kucağında büyüdüğüm amcalarım. Ama onlar amcalarım olduğu için değil, büyük şairler olduğu için, ben Metin Altıok ağıtını besteledim. Yoksa daha başka bir kavramla veya başka bir bakış açısıyla o eseri bestelemiş olurdum. Ancak oratoryo sansürlendi. Dönemin Kültür Bakanı Erkan Mumcu, ağır açıklamalarda bulundu ve beni mahkemeye verdi.”
DAVA AÇILMASINI ANLAYAMIYORUM Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendisine dava açmasına anlam veremediğini söyleyen Say, “Milli Eğitim Bakanı’nın beni mahkemeye verdiğini öğrendim ve buna çok şaşırdım. Çünkü beni mahkemeye vermek için hiçbir sebep yok. Sebep olmadığı gibi; ben bu açıklamaları Türkiye’deki müzik eğitiminin gelişmesi için, daha yetenekli çocuklar keşfedilsin diye yaptım. Yetenekli çocukların müzik konusundaki yeteneği nerede keşfedilecek? Bu evde keşfedilmiyor, birisinin denetimi altında olması gerekiyor. Orada yetiştirilmiş, müzik fakültelerinden mezun edilmiş hocalar var. Bunlar işsiz kalıyor, bunların yüzde 90’ı işsiz kalıyor. Küçük çocuklar da hakikaten müzik kabiliyeti varsa, bu es geçilmiş oluyor. Bu yazıktır. Ben Türkiye’nin, Türk insanının Türk çocuklarının iyiliği için müzik derslerinin konusunu gündeme getirdim” dedi.
Kendisinin Köşk’e çağırılmaması ile ilgili olarak ise piyanist Say, şunları söyledi: “29 Ekim’de davet edilseydim zaten o akşam benim Riga’da konserim vardı, bu yüzden katılamayacaktım. Benim Ankara’da oturmadığımı herkes biliyor. Ankara’da bir adrese yollandı diye bir mesaj geldi, o adresi bilmiyorum. Belki babamın evi olabilir, ancak babamın evine de gelmediğini öğrendim. Benim 2002’nin sonlarından beri İstanbul’da yaşadığımı herkes biliyor. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile hiçbir problemim olamaz, olmaması da gerekir.”
Açıklamalarının ardından gelen tepkilerin kendisini korkuttuğunu da ifade eden Say, “Medya da, insanlarımız çok dolu. Açıklamalarım milyonlarca insanın iç sesine hitap eder oldu. O yüzden büyük patlamalar oldu diye düşünüyorum. Kimisi gereksiz, kimisi doğru, kimisi yanlış... Bunun benim içsel düşüncem olarak olduğunu düşünürseniz; kimse bana bu konuda kızmasın, ben içimden geçenleri konuşan ve içini dışa vuran bir insanım. Bütün gazetelerde, İslami basında hakikaten can acıtıcı şeyler yazılıyordu. İnsan korkuyor da, bunlar tatsız gelişmeler” dedi.
TERCÜME HATASI YAPILDI Fazıl Say, Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine verdiği demeçte, Türkiye’deki siyasi gelişmelere ilişkin kaygılarını dile getirdiğini ancak “Türkiye’yi terk edebilirim” ifadesini kullanmadığını dile getirdi.
Say, şöyle konuştu: “Yani ‘İnsanın içinden gitmek geliyor’ cümlesi ‘Hemen terk ediyorum’, ‘Türkiye kötü bir yer’ demiş olmak değildir. İnsanın içinden gitmek geliyor olabilir. Benim 7 yaşında kızım var, ikinci sınıfa gidiyor. Bütün bunların organize edilmesi, başka bir ülkeye geçmem kolay prosedürler değil, kişisel olarak da değil. Ama şu anda içine düştüğümüz durum, benim bundan sonraki hayatımda çok büyük komplikasyonlar yaratacak diye düşünüyorum.”
GÜNAY: TARTIŞMA BÜYÜTÜLDÜ Fazıl Say’la önceki gün görüştüklerini açıklayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise tartışmanın fazla büyütüldüğünü söyledi. Günay, “Bir anlık söylem üzerinden büyük bir kavga üretmememiz gerekir” dedi.
Günay, “Türkiye’de korkulacak, sanatçıların ülkeyi terkedip gidecek olmasını haklı kılacak bir ortam olduğuna inanmıyorum” diye konuştu.
MUMCU: SANSÜR YAPILMADI Fazıl Say’ın, Sivas katliamında yaşamını yitiren şair Metin Altıok için yazdığı oratoryoyu sansürlemekle suçladığı eski Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu da programa telefonla katıldı ve kararın gerekçelerini anlattı.
Sivas katliamıyla ilgili görüntülerin, oratoryoda görev alan bazı sanatçıların şikayetleri nedeniyle gösteriden çıkarıldığını belirten Mumcu, yaptığının sansür olarak değerlendirilemeyeceğini savundu.
|
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 06 Ocak 2008 Pazar 10:58 |
|
|
|
|