Her yıl devlet, işveren ve işçi kesimleri arasında görüşmelerle yeniden belirlenen ve en önemli sosyo-ekonomik gündemlerden birini oluşturan “asgari ücret”, giderek “genel ücret” olma yolunda.
Merkez Bankası’nca yayımlanan bir araştırma, ülkede tarım dışı sektörlerde çalışanların yaklaşık yarısının, yasal bakımdan işçilere ödenebilecek en düşük ücret düzeyi olan asgari ücret veya daha düşük ücretle çalıştığını, buna karşılık toplam personel maliyetinin toplam üretim değeri içindeki payının ise yaklaşık onda bir düzeyinde olduğunu ortaya koydu.
Banka’nın yılın 3’üncü Enflasyon Raporu’nda yer alan ve her yıl artırılan asgari ücretin “en fazla hangi sektörler üzerinde etkili olduğu” mantığıyla yapılan araştırma, ülkede çalışma yaşamı ve emek kesiminin durumuna ilişkin çarpıcı sonuçlar veriyor. Araştırmaya göre tarım dışı sektörlerde ücretlilerin yüzde 43,1’ini asgari ücretli ve altı çalışanlar oluşturuyor.
Asgari ücretin yüzde 10 alt komşuluğundan daha düşük ücretle çalışanlar “asgari ücret altı ücretli” kabul ediliyor. Buna göre asgari ücretin de altında çalışan bir emekçi kesimi bulunuyor.
Araştırma 2021 yılı verilerini baz aldığı için asgari ücretli çalışanların oranının, makro ekonomik görünümde bozulmanın arttığı son iki yılda ekonomide oluşan koşullar, bozulan dengeler nedeniyle gelinen aşamada daha da yüksek olabileceği tahmin ediliyor.
İnşaatta oran yüzde 71,4
Asgari ücret ve altı çalışanların oranı ana sektörler bazında bakıldığında; sanayi sektöründe yüzde 50,4, inşaatta yüzde 71,4, hizmetlerde ise yüzde 37,9 olarak hesaplanıyor.
Hizmet sektöründe bu oran diğer ana sektörlere göre daha düşük görünmekle birlikte alt sektörler itibarıyla oldukça farklılaşıyor.
Konaklama ve yiyecek hizmetleri alt sektöründe bu oran yüzde 73’e ulaşırken, toptan ve perakende ticaret sektöründe de yüzde 64’le yüksek bir düzeyde bulunuyor.
İmalat sanayi genelinde oran yüzde 52 olurken; alt sektörlerden giyim yüzde 70,5, deri yüzde 69,7 ve gıda yüzde 67,1’le en yüksek asgari ücret ve altı çalışan oranı ile öne çıkıyor. Mobilyada yüzde 57,8, tekstilde yüzde 57,4’le yüksek düzeyde bulunan söz konusu oran petrol ve otomotiv sektörlerinde ise en düşük düzeylerde bulunuyor.
Üretim değerinin onda biri çalışana
Tarım dışı sektörler baz alındığında, toplam personel maliyeti, toplam üretim değerinin yüzde 10,5’i düzeyinde bulunuyor.
Başka deyişle çalışanların ürettiği her 100 liralık mal ve hizmetin karşılığı olan gelirin 10,5 lirası ücret ödemesi, vergi ve sosyal güvenlik primi gibi kalemlerle toplam personel maliyetine gidiyor.
Personel maliyetinin üretim değerine oranı sanayide sadece yüzde 6,7, inşaatta yüzde 9, hizmetlerde ise yüzde 17,9 düzeyinde bulunuyor. İmalat sanayiinde yüzde 8,4 olan oran, alt sektörler içinde yüzde 13,8’le en yüksek düzeye giyimde ulaşırken, bu oran gıdada yüzde 6,4’e kadar düşüyor.
Yüzde 34’lük artışın enflasyona olası etkisi
Asgari ücretteki yüzde 1’lik nominal artışın İşlenmemiş Gıda ve Alkol-Tütün Dışı TÜFE’ye ilk çeyrekte 0,06-0,08 puan, bir yıllık bir dönem zarfında ise 0,08-0,12 puan bandında katkı yaptığı belirtilirken, asgari ücret etkisinde son yıllarda bir miktar artış olduğuna dikkat çekiliyor.
Bu çerçevede, temmuz ayındaki yüzde 34’lük asgari ücret artışının tüketici enflasyonuna olası etkisi 2,7-4,1 puan arasında hesaplanıyor. Mal ve hizmet alt grupları bazında oluşturulan denklem tahminleri ise özellikle işlenmiş gıda ve seçilmiş hizmet kalemleri fiyatları üzerinde asgari ücretin anlamlı bir etkiye sahip olduğuna işaret ediyor.
Benzer şekilde, özellikle asgari ücret üzerinden hesaplanan reel birim işgücü maliyeti ölçüsünün hizmet enflasyonu ile yakından ilişkili olduğu belirtiliyor. Bu durum, hizmet sektörünün hizmet dışı sektörlere kıyasla daha yüksek bir işgücü girdisi ve daha düşük bir ithal girdi payı kullanması anlamında makul görünüyor.
Öte yandan, yıllar itibarıyla ücretli çalışanların yıllık ortalama net geliri ile asgari ücret artışları karşılaştırıldığında, 1 puanlık asgari ücret artışının yaklaşık 0,93 puanlık ortalama ücret artışına karşılık geldiği görülüyor. |