|
'BU BALLA ŞAMPİYON OLURUZ!' |
|
|
Önce İsviçre, sonra Çek Cumhuriyeti şimdi de Hırvatistan... Türkiye'nin bileği bükülmüyor, Millilerimiz adım adım finale yürüyor... Avrupa Şampiyonası'nda tarihinde ilk kez yarı finale çıkan A Milli Futbol Takımımız hakkında birbirinden ilginç yorumlar yapıldı.
...
Öyle bir dakikada gol yedik ki, tam altı oyuncumuz yerde yatıyordu. İşte tam bu anda Gökdeniz ve Rüştü'nün aklına daha önceki maçlar geldi, hepsini kaldırdılar. Golde soru işareti olsa da, bana göre takımın en iyisi Rüştü, Hırvat kontratağında öylesine sakin ve isabetli oynadı ki, bu işlerin adamı Semih, galibiyeti fazlasıyla hak eden Fatih Terim ve takım arkadaşlarının emeğini boşa çıkarmadı. Galibiyeti kesinlikle Hırvatlar'dan daha fazla hak ettik. Bu mutluluğu Türk insanına yaşatan teknik heyet ve oyunculara teşekkür etmeliyiz.
...
Çek maçında üçüncü golü attığımızda yanımdaki Japon gazeteciler benden daha yükseğe sıçramışlardı. Hayatımda ilk kez gördüğüm Tunuslu ile sarmaş dolaş olmuşuz, farkında bile değildim. Türkiye gerek 2002'de gerekse burada “öteki Dünya”nın temsilcisi ve sesi oldu biraz da... Türkiye yalnızca Türkiye değil burada... Asla yalnızca Türkiye değil... O yüzden bu aşamadan sonra kupayı kazansak da kaybetsek de, yeryüzünün 4'te 3'ü için ürettiğimiz kahramanlık hikâyeleriyle görevimizi yaptık zaten, fazlasıyla yaptık...
...
Bu şampiyonayı şampiyona yapan ne Hollanda'nın futbolu, ne İspanya'nın yıldızları, ne de başka bir şey... Bu Dünya Kupası'nda üçüncü olmaktan, kupa kaldımaktan, her şeyden daha büyük... Üç Avrupalı'yı böyle geri düşüp böyle Hollywood senaryolarıyla eleyen Türkiye bu şampiyonaya ruhunu verdi. Dünya sadece onları alkışlıyor. Bu oyunun taktiğini anlatmak mümkün değil... Çünkü, mesela böyle hızlı rakip kaleye inebilen teknik oyunculara karşı ön liberosuz 50 dakika oynayabildik. Bunu modern futbolun prensipleriyle örtüştürebilmek olanak dışı...Sadece bu örnek de neyi nasıl başardığımızı anlatıyor.
...
21 haziran. Bugün, benim doğum günüm. Hayatım boyunca aldığım en güzel hediye. Bundan daha güzel ne olabilir. Bana bu dakikaları, anları yaşattığı için şu sahada mücadele eden o çocuklara hayatım boyunca teşekkür edeceğim. Elbette televizyonlarınızın başında olayı yaşadınız. Ama burada, tribünde çok başkaydı. Semih'in golünde 20 merdiven aşağıya nasıl uçtuğumu inanın hatırlamıyorum. Her yerim ter içinde. Küllerinden doğan, asla bitmeyen, asla tükenmeyen, asla teslim olmayan bu çocuklar, bizim için birer kahraman.
...
Futbolun ilahları karar vermiş bir kere, bizi arkadan itiyorlar.. Yine en olmayacak anda maçı çevirdik, Hırvatlar'ı moralman bitirdik ve kazandık.. Artık kupaya dek yolumuz var. BİR Türk olarak inanamıyorum.. Tarihimizde ilk defa Avrupa Şampiyonası'nda yarı finale yükseldik.. Hem de turnuvanın en iyi takımlarından; elemelerde İngiltere'yi 2 defa yenen, grubunda Almanya'yı deviren Hırvatistan'ı eleyerek.. Üstelik neredeyse penaltı atacak 5 oyuncumuzun bile güçbela biraraya geldiği bir noktada.. Üstelik 119. dakikada geriye düşmemize rağmen.. Üstelik 120+2'de bulduğumuz mucize golle maçı penaltılara taşıyarak.. Bütün Türkiye'yi tebrik ediyorum.. Ve futbolun ilahlarını seviyorum.. O ilahların canı isterse işte size böyle sürprizler yapar.. Bazen tek kale oynarsın gol atamazsın.. Bazen en umudunu kestiğin anda kazanırsın..
...
"Anneannesi Hırvat" dediler, Rosetti'yi yıprattılar. Maç boyunca da kötüydü. İlk yarıda Tuncay'a yapılan net penaltıyı vermedi. Ama Rosetti de mistik güçlerin etkisindeydi. 15 dakikalık son bölümü neredeyse 2 dakikaya yakın uzattı ve Semih'in golü geldi. Aslında uzatmayabilirdi. Ama dedik ya, biz şanlı Türkleriz. Şimdi sırada Almanya var. Cezalı ve sakat oyuncular nedeniyle belki de liberoda Fatih Terim ve Müfit hoca oynayacaklar. Ama artık teknik, taktik falan yok. Biz yola çıkmışız, bir şeyler bizi iteliyor.
...
Ve bunu 119. dakikada gelen golün sevincini şimşek hızıyla yaşayan şımarık teknik adam Bilic'in cebine, aynı hızla sokacak kadar da ileri gittiler. Çek maçını yorumlarken, "Bizim alnımıza yazılmış bir yolumuz, dualarımızla kutsanmış bir de formamız var" demiştim. Kucaklanmayı böylesine hak eden, böylesine alınlarından öpülesi bir takımımız var. Onlar 'pes' etmiyorlar. Onlar, 'mucize' adamlar. Onlar bizim takımımız. Hepsine helal olsun.
...
Golü yedik, kale sahasında üç tane futbolcumuz yerde yatıyordu ve bayılmıştı. Saat de çalışıyordu, saniyelerd e geçiyordu. Yerde yatanların iki arkadaşı geldi, 'Kalkın yürüyün' diye. Kalktılar, yürüdüler, işi de bitirdiler. Bence bu turnuvada oynadığımız en iyi maçtı. Ve hak ederek kazandık. Şunu bir kere belirtmekte fayda var. Bizim A Milli Takım son dakikaya kadar ayakta kalabiliyor. Bir takımın bu kadar çok penaltı kaçırması ile bu kadar çok penaltı atması fizik gücüne bağlıdır. Ayağa yere sağlam basmakla olur. Bu maç kesinlikle tesadüf eseri kazanılan bir maç değil. |
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 22 Haziran 2008 Pazar 14:38 |
|
|
|
|