|
HINCAL ULUÇ'TAN, TARİHİ İTİRAF GELDİ |
|
|
'Fatih Terim'e saldırmaktan onun yaptığı işe bakmamışız...'
Hıncal Uluç, Fotomaç Gazetesi'ndeki köşe yazısında Millilerimiz'in EURO 2008'de tarih yazarak yarı finale çıkışını değerlendirdi:
Çek galibiyeti için mucize demiştiniz, Hırvatistan zaferi de mucizevi bir şekilde turu geçişimizle bitti. İlk kez yarı finale çıktık.
Nasıl yorumluyorsunuz? Son zamanlarda söylediğim bir anektod var, Atalarımızın bir sözü var, bin yıllık tecrübelerden sonra; "Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde!" Şimdi biz bir sıçradık İsviçre önünde, bir daha sıçradık Çek maçında, bir daha sıçradık. Çekirge iki kere sıçrayabildiğine göre ortada bir çekirge yok! Ortada başka bir şey var. Şimdi bu başka şeyin ne olduğunu düşündüm ve Fatih Terim'e bir yerde haksızlık yaptığımız gözümün önüne geldi.
Haksızlık şu: Bugüne kadar onunla ilgili yaptığım bütün eleştirilerin arkasında duruyorum. Bunun kavgasını Fatih'in kendisiyle şampiyon olup dönüp gelse bile Türkiye'ye gene de yaparım. Benim için yanlış, yanlıştır. Tabelayla değişmez. Hayatım boyunca ben bunu yaptım. Tabelaya bakıp, düşüncemi, tabelaya bakıp yazımı değiştirdiğim baki değil. Tabela başka bir şey. Tabelanın nasıl başka bir şey olduğunu da bu üç maç gösterdi zaten.
Şimdi o zaman Fatih Terim'e yaptığımız haksızlık ne? Onun yanlışlarını ortaya koyarken, altını kalın kalın çizerken, adeta kafasına tokmakla vururken doğrularından tek kelime etmedik. Bu üç arka arkaya gelen mucize maç Fatih Terim'in doğrularının da olduğunu ortaya koydu. Ne bu doğrular?
BÖYLE GERİ DÖNÜŞ YOK Üç maçta mucize olduğu kesin. Dünya futbol tarihinde böyle geri dönüş yok. Yani mağlup duruma düştükten sonra maçı kazanmak. Ama 1. dakikada yenik duruma düşüp maçı kazanmakla 119. dakikada mağlup duruma düşüp maçı kazanmak arasında, Himalaya Dağları kadar fark var.
Terim bu Himalaya'nın tepesine arka arkaya üç defa çıktı. Deniz seviyesinde yürüyüşünü beğenmediğimiz takımla 8852 metreye tırmandı. Sebep; bu başarının altında yatan bir gerçek var! 119. dakikada takım ayaktaydı. Öbür maçlarda da 89. dakikada ayakta olduğu gibi. Yani hakem bitiş düdüğünü çalmadan benim takımım kafasında maçı bitirmemişti. Maç kafada nasıl biter?
1- Moralman biter! Tabelaya bakarsın, geri kalan zamana bakarsın "Bu kalan dakikalarda maçı çevirmeme imkan yok" dersin, bitersin! Ondan sonra öylesine oynarsın. "Hakem bitirse maçı da işkenceyi de eve gitsek" dersin. Milli Takım'da böyle bir ayakta kalmasını, savaşa devam etmesini sağlayan moral kondisyonu da fizik kondisyonu da yerinde. Şimdi futbol yorumcularının çok kullandığı bir deyim vardır.
Kafan doğruyu görür, doğruyu düşünür ama kafanla ayakların arasında iletişimin kalmadığından (fizik kondisyonsuzluğu yüzünden) topu mesela sağa atmak isterken sola vurursun. Çünkü ayağın artık beynini dinlemez, fizikman bitmiştir. Oysa Türk Milli Takımı'nın 119. dakikada hem "Bu maç daha bitmedi" diyen kafası hem de kafasının o düşüncesini uygulayan ayağı sapasağlam duruyor. Demek ki Türk takımında mucizenin olmasını sağlayan bir durum var. Bu takımın fizik kondisyonu da moral kondisyonu da iyi.
Peki niye iyi? Öğreniyoruz ki Fatih Terim, Amerika'dan dünyanın en iyi iki fizik kondisyon uzmanı getirtmiş. Diyet dahil! Yemelerinden içmelerine kadar. Daha evvel dünya futbolunda bu işi kanıtlamış adamlar. Yani tesadüfen iki adamı getirmemiş. Aramış en iyi iki taneyi bulmuş. Türkiye'de kimsenin haberi yok. Ne bir gazetede bu adamların resimlerini gördüm, ne de isimlerini duydum. Kimse de ilgilenmemiş yani. Bizim günahımıza bakar mısın gazeteci olarak! Fatih'e saldırmaktan onun yaptığı işe bakmamışız.
BU BİR YAŞAM DERSİ 2- Bunu bilmeyen zaten yok; Fatih'in motive etme gücü. Yani zaman zaman da fazla motive ediyor diye eleştirmiştim. Şimdi mucizeler her zaman olur! Diyelim ki ben idam mahkûmuyum. 24.00'te şartel inecek. 24.00'e 1 dakika kala ben artık bu ıstırap bitsin diye kendi elimle şarteli indiriyorum. Ve ölüyorum. O sırada 30 saniye kala da Cumhurbaşkanı, Hıncal'ı affettiğini bildiriyor. Mucizeye bak. Bu mucizenin gerçekleşmesi için bir tek şart var o da benim hayatta olmam. Ben ölürsem mucize hiçbir işe yaramaz.
Ya da kendimi ölüme mahkûm bir kanser hastası olarak düşünüyorum. Yaşamayı bırakmışım, sermişim kendimi, lanet etmişim dünyaya. Daha iki ay yaşayacaksam bu kafam yüzünden üç günde ölüyorum. 1 ay sonra da tıp bilimi o kanserin tedavisini keşfediyor. Buyrun bakalım; mucize! Ama ben o mücezede yokum. Çünkü bırakmışım savaşmayı. Sonuna kadar direnmeyi başarsam mucize bana yetecek. İşte bu aslında bir futbol da değil, bir yaşam dersi!
Milli Takım'ın şu üç maçı Türk ulusuna bir yaşam dersi verdi. Sadece futbol değil! Burada bir yaşam dersi var. Geçin o palavraları, işte efendim, Franko, Salazar... Portekiz'i, İspanya'yı üç şeyle fiesta, fado, futbol... Futbolda yaşam dersleri bunlar. Nasıl hücum futbolu bir yaşam felsefesi ise korkaklara karşı. Riskleri göze alırsan ancak başarıya ulaşırsın. Buradaki mucizelere hazır olmak için de bitmeden, bitmediğini görmen lazım. Hakem ne zaman düdük çalıyor o zaman bitiyor.
O zamana kadar ayakta olursan mucize sana yetişir. Olmazsan üç mucize değil 33 mucize olsa işe yaramaz. Fatih Terim, Türk takımını fizik ve moral olarak mucizelere hazır vaziyette tuttu. |
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 24 Haziran 2008 Salı 16:46 |
|
|
|
|