Şişmanlığın en önemli sebeplerinden biri, küçük yaşlarda doymadan sofradan kalkılmaması ve günde en az üç öğün yemek yenilmesi gerektiğine şartlanmamızdır. Bu şartlanma şişmanlık ortaya çıktıktan sonra da devam etmekte ve tedaviyi güçleştirmektedir. Ayrıca kişilerin ruh halinin değişmesi, iştahı ve dolayısıyla gıda alımını etkileyebilir. Bazı kişiler sevinçli, bazı kişiler ise üzüntülü olduklarında daha fazla gıda almaya eğilimlidirler. Bu da şişmanlık oluşumuna katkıda bulunabilir.
Yetişkinlerde alınan enerji ile harcanan enerji l arasında bir denge bulunmaktadır. Bu denge o ölçüde geçerlidir ki, enerji alımının enerji sarfiyatından binde bir fazla olması, kişinin 40 yıl içinde yaklaşık 6 kilogram şişmanlamasına yol açar. Vücut ağırlığının düzenlenmesi oldukça karışık ve tam olarak anlaşılamayan mekanizmalarla mümkün olmaktadır. Alınan enerji azaltıldığında vücuttaki temel metabolik olayların hızı da düşer ve vücut ağırlığını sabit tutmak için gerekli enerji miktarı azaltılır. Bu, diyet uygulayan kişinin zayıflamasını güçleştiren bir faktördür, Tersine, fazla enerji alındığında, istirahat halindeki metabolik hız ve belirli bir hareketi yaparken harcanan enerji de artarak, yağ şeklinde depolanacak enerji miktarı azaltılır. Vücut ağırlığını bu ölçüde hassas düzenleyen, beyindeki hipotalamus adlı bölgenin bir kısmıdır. Burası kandaki enerji verici maddelerin miktarıyla gıda alımı hakkındaki bilgileri değerlendirerek, alınacak gıda miktarını tayin eder.
Şişmanlama sebebleri hakkında bilinmeyenler bilinenlerden daha fazladır. Şişmanlığa yol açan faktörler, enerji alımını artırarak, enerji sarfiyatını azaltarak veya her ikisine birden yol açarak etkili olmaktadır. Bilinen temel sebepler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
1. Çevre faktörü
2. Genetik yatkınlık
3. Hormonal faktörler
4. Nörolojik faktörler
5. Psikolojik faktörler
1. Çevre faktörü: Farklı çevrelerde yaşayan tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan araştırmalar, bu konuda faydalı bilgiler vermiştir.
Hayat tarzının değişmesinin vücut ağırlığının değişmesine yol açtığı bilinmektedir. Kişinin araba sahibi olunca şişmanlaması, iş adamının iş yemekleri arttıkça kilo alması ve farklı ortamlarda büyüyen tek yumurta ikizlerinin vücut ağırlıklarının farklı olabilmesi, çevrenin şişmanlama üzerine etkilerini göstermektedir.
Çevre değişimi beslenme tarzında değişiklik yapabilir. Yemeklerde kullanılan yağın tipi, miktarı ve gıdalardaki karbonhidrat oranı açısından bölgesel farklılıklar vardır. Büyük şehirlerde giderek yaygınlaşan “fast food” tipi yiyeceklerin şişmanlatıcı etkisi bulunmaktadır. Yemeğin yenildiği yer de gıdalarla alınan enerji miktarını etkiler. Mesela, kafeteryada yemek yeme daha fazla enerji alımına yol açmaktadır.
2. Genetik yatkınlık: Yapılan bir araştırmaya göre, şişmanların %75’inde anne-babadan biri, % 25’inde her ikisi de şişmandır. Ebeveynlerden biri şişmansa çocukların şişman olma ihtimali % 40, ikisi de şişmansa % 80’dir. Acaba bu ilişkiler, çocuğun anne-babası ile aynı ortamda olmasına, dolayısıyla benzer şekilde beslenmesine bağlı olabilir mi? Ancak, şişman annelerden doğan bebeklerin enerji sarfiyatının şişman olmayan annelerden doğanlara göre daha düşük olduğu ve çocuğun vücut ağırlığını tayinde biyolojik anne-babanın evlat edinen anne-babaya göre daha önemli olduğu ortaya konulmuştur.
Genetik etki fazlaysa, şişmanlığın tehlikeleri daha fazladır ve 2 yaşın altında başlar. Genetik etki orta derecede ise şişmanlık çocuklukta veya ergenlik döneminde, hafifse (ki genellikle bu durum geçerlidir) 20 yaşından sonra ve çevresel faktörlerin katkısıyla ortaya çıkar.
3. Hormonal faktörler: Çeşitli hormonal hastalıklara bağlı olarak şişmanlık gelişebilir.
4. Nörolojik faktörler: Nadiren etkilidirler. Hipotalamus hasarında şişmanlık gelişebilir.
5. Psikolojik faktörler: Hem şişmanlamada, hem de şişmanlık tedavisinde büyük öneme sahiptirler. Şişmanlığın en önemli sebeplerinden biri, küçük yaşlarda doymadan sofradan kalkılmaması ve günde en az üç öğün yemek yenilmesi gerektiğine şartlanmamızdır. Bu şartlanma şişmanlık ortaya çıktıktan sonra da devam etmekte ve tedaviyi güçleştirmektedir. Tokluk hissi kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve alınan enerji miktarını tayinde güvenilir bir kriter değildir. Çocukluk çağında başlayan şişmanlığın tedavisi daha zor olduğu için, özellikle anneler yeterli gıda alan çocuklarına daha fazla gıda verme isteğinin önüne geçmelidirler.
Kişilerin ruh halinin değişmesi, iştahı ve dolayısıyla gıda alımını etkileyebilir. Bazı kişiler sevinçli, bazı kişiler ise üzüntülü olduklarında daha fazla gıda almaya eğilimlidirler. Bu da şişmanlık oluşumuna katkıda bulunabilir.
Bazı kişiler ‘su içiyorum, şişmanlıyorum”, bazı kişiler ise “ne yersem yiyeyim, şişmanlamıyorum” derler. Bu yüzden şişmanlarla zayıflar arasında enerji alımı ve sarfiyatı açısından fark olup olmadığını ortaya koymak için araştırmalar yapılmıştır. Bazı çalışmalarda enerji alımı açısından fark bulunmazken, bazı çalışmalarda şişmanlarda daha fazla bulunmuştur. Şişmanlık enerji alımı ile sarfiyatı arasındaki dengenin enerji alımı lehine bozulması olduğuna göre, şişmanlarda enerji sarfiyatının daha düşük olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Gerçekten de, şişmanlığın başlangıcında istirahat durumundaki metabolizma hızının yağsız vücut kitlesine oranı düşük olabilir. Ama, enerji sarfiyatı güvenilir metodlarla ölçüldüğünde, şişmanların toplam enerji sarfiyatının zayıflarınkinden yüksek olduğu bulunmuştur. Bu fark daha çok, belirli bir hareketi yaparken şişmanların daha fazla enerji harcamalarına bağlıdır. Gerçekte şişmanlar genellikle daha az hareketlidirler. Mesela, asansörle merdiven arasındaki tercihlerini daha çok asansör lehine yapmaktadırlar. Bununla birlikte, hareketsizliğe bağlı enerji sarfiyatındaki azalmanın şişmanlık oluşumunda rol aldığını gösteren bir delil de bulunmamaktadır. Hareketsizlik sadece şişmanlığa eğilimi olanlarda şişmanlık durumunu kolaylaştırır.
Son olarak başta da kısmen ifade edildiği gibi, bünyenin enerji alım ve sarfiyatını dengeleme kabiliyeti vardır. Mesela; açlık, kıtlık, riyazet ve oruç gibi hallerde bünye, alınan gıdaya oranla enerji harcamasını kısarak dengeler. Diyelim ki; 60 wattlık bir ampul gibi enerji tüketiyorsa, duruma göre 40 veya 20 wattlık bir ampul gibi tüketmeğe başlar. Allah’ın bünyeye verdiği bu ayarlama ve intibak kabiliyetinin bozulması da şişmanlamada, hususiyle şişmanladıktan sonra zayıflayamamada önemli bir faktör olabilir. Bu sebeple, bu mekanizmayı koruyacak bir hayat şekli tercih edilmelidir.
Hareketsiz yaşam şişmanlığın en büyük sorumlusu. Ancak uzmanlar, şişmanlığa yol açan yeni faktörlerden söz ediyor
Bugüne kadar hesap basitti: Çok fazla yemek ve az hareket etmek kocaman bir göbek demekti. Ancak bu bilgiyi küçücük çocukların bile bilmesine rağmen değişen bir şey olmadı. Dünyada genel olarak baktığımızda obezite azalmıyor tersine artıyor.
Ancak endokrinoloji uzmanları şişmanlığa sebep olan yeni faktörler de keşfettiler. Bilimadamları 'elbette ki insanların yakabileceğinden daha fazla kalori edinmesi her zamanki gibi en büyük problemimiz' diyor ancak işin içinde başka faktörlerin de olduğunu belirtiyorlar. İşte şişmanlığa sebep olan gizli düşmanlar:
1. UYKU PROBLEMLERİ
Yapılan araştırmalar, günde 12 saatten çok uyuyan okul çağı çocuklarının, ve daha az uyuyanlara göre 3.5 kat daha fazla obezite riskine sahip olduklarını ortaya koyuyor. İşin en ilginci anne-babanın obez olması, hareketsizlik, uzun saatler TV seyretmek gibi faktörlerin hiçbiri bu çocuklarda kadar etkili olmuyor!
2.genetik MİRAS
Gen araştırmaları şimdilerde şişmanlıkla ilgili araştırmaların en önemli ayağını oluşturuyor. Çünkü açlığın sorumlusunun bazı genler olduğu düşünülüyor. Tek yumurta ikizleriyle yapılan araştırmalar gösteriyor ki vücut ağırlığının yüzde 70'ine kadar olan kısmını genlerimize sadece yüzde 30'luk bir bölümünü ise çevre faktörlerine borçluyuz. Bilimadamları şişmanlığa yol açan gen sayısının 30-100 arasında olduğunu söylüyor.
Hepsinin tek başına çok küçük bir etkileri var. Ancak bir araya geldiklerinde tartının ibresini fırlatıveriyorlar. Buna göre iştahı artıran genler, vücuda elma veya armut formunu veren genler, metabolizmayı yöneten genler belirlenmiş durumda. Yuvarlak genlere sahip olanların maalesef yediklerine çok dikkat etmesi gerekiyor. Her şeyden önce özellikle yaşamın belli dönemlerinde özellikle dikkat etmeniz gerekiyor. Örneğin hamilelik döneminde veya menopoza girerken. Doktorlar gelecekte bu gen durumunu dengeleyecek ilaçların çıkacağını söylüyor. Ama o zamana dek yapılacak şey beslenme alışkanlıklarına dikkat etmek.
3. İLAÇLARIN ETKİSİ
Pek çok kadın bazı doğum kontrol ilaçlarının yarattığı kilo problemlerinden haberdar. Aslında sadece doğum kontrol ilaçları değil genel olarak pek çok ilaç fazla kiloya sebep olabiliyor. O yüzden hastasına ilaç yazan bir doktorun bu konuda hassas davranması gerekiyor. Örneğin bazı depresyon ilaçları 3-4 kiloya kadar artışa sebep olabiliyor. Tansiyon için kullanılan kimi ilaçlarsa ekstra 2 kilo anlamına gelebiliyor. Diyabet ilaçlarının 3-4, insülin şırıngalarının ise uzun vadede 10-15 kiloya kadar artışa sebep olduğu biliniyor.
Bu yüzden özellikle diyabet problemi olanların erkenden spor yapmaya başlamaları tedavi sırasında gelebilecek kilolara karşı koymaları açısından önemli. Eğer ilaç kullanımında kilo alma gibi bir endişeniz varsa bunu mutlaka doktorunuzla paylaşmalısınız. Belki de daha ince bir alternatifiniz olabilir.
4. KLİMALAR
Üşüdüğümüzde veya terlediğimizde vücudumuz ısıyı ayarlamak zorunda kalır ve bunun içinde enerjiye ihtiyacı olur. Klimalar ise işte bu görevi üstlenirler. Hayvanlar üzerinde yapılan bir deneyde sıcakta veya soğukta kilo verdikleri gözlemlenmiş. Gün boyunca sabit olarak ısıtılan veya klimayla soğutan mekanlarda yaşıyoruz. Bu ısı ortalama 26 derece civarında. Ve tam da bu ısıda ekstra hiçbir şey yakmak mümkün değil. Bu yüzden vücudunuza rahat vermeyin ve onu zaman zaman ısı değişimlerine maruz bırakın. Mesela saunaya girin ardından buz gibi havuzda yüzün. Hatta bazı geceler pencereler açık olarak uyumaktan korkmayın. Bu sizin bağışıklık sisteminizi de harekete geçirecek emin olun.
5. EVLENMEK
Sadece kişisel tecrübeler değil bilimsel araştırmalar da evliliğin yemek alışkanlıklarını hem kadın hem de erkek açısından bilinçsizce değiştirdiğini ortaya koyuyor. İngiltere Newcastle Üniversitesi bilimadamları, yaptıkları çalışmalarda evlendikten sonra erkeklerin daha sağlıklı beslendiklerini, kadınlarınsa yemelerine çok fazla dikkat etmeyip kilo aldıklarını ortaya çıkarmış. Uzmanlar bunun sebebini kadınların daha fazla et ve büyük porsiyonlarda yemek yemesine, evlilikle ilgili strese daha yatkın olmalarına ve genel olarak sağlıksız beslenmelerine bağlıyor.
Peki bu konuda ne yapılabilir? Bilimadamları esprili bir cevap veriyor ya bekar kalacaksınız ya da eski sabit beslenme alışkanlığınızı devam ettireceksiniz.
6. YAŞ
Araştırmalar, insanoğlunun 20 yaşının ortasına kadar her ay 300 gram aldığını gösteriyor. Yaşlandıkça da kas grubundan kaybediyoruz. Ancak bu kas grubu önemli çünkü tek başlarına bile kalori yakmak için onlara ihtiyacımız var. 25-30 yaşlarında kilo daha da çok artıyor. Bu 40 yaşına kadar böyle gidiyor. Menopoz döneminde östrojen azaldığı için ekstra kilolar alınıyor. Bu yüzden yaşlandıkça kas egzersizlerine önem vermelisiniz. Ayrıca protein tüketimini de artırmalısınız. Çünkü kas gücünü artırmak için proteine ihtiyacınız var.
7. STRES
Bütün bir gün etrafta koşuşturursak aslında kilo vermemiz gerek değil mi? Ancak Amerika'daki Chicago üniversitesi'nde yapılan bir araştırma bunun aksini gösteriyor. Özellikle kadınlar stres zamanlarında lüzumsuz bir şekilde kilo alıyorlar. Üstelik stres faktörleri ne kadar artarsa o kadar çok kilo alıyorlar. Çünkü stres sırasında kortizol denilen bir madde salgılıyoruz. Bu da yağ hücrelerini harekete geçiriyor ve enerjinin görevini yapmasını engelliyor.
Bu stres yükü haftalar boyu sürerse o zaman vücut, yağ deposu rezervini artırıyor. Bu yüzden kendinize zaman zaman mutlaka özel vakit ayırın. Stresinizin üstesinden gelebilmek için birileriyle konuşmak ya da düşüncelerinizi yazıya dökmek de iyi gelebilir. Boston Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre gerilimden en kolay kurtulmanın yolu onun üzerine gitmek.
REJİM:
Diyetisyenlerce yine kişiye özel bir rejim hazırlanmalıdır. Rejim, bilinçli bir şekilde uygulanmalıdır. Özellikle vitaminler, mineral tuzları ve proteinler dikkatle ölçülü verilmelidir. Günlük olarak alınması gereken protein miktarı kadınlar için 50, erkekler için ise 70 gr. dır. Aksi takdirde kas aktivitesinde azalma, neticede yorgunluk, enfeksiyonlara hassasiyet artar. Bu esnada spor da ihmal edilmemelidir. Rejime ilâve olarak yapılan sporun fazladan gıda alımına sebeb olmadığı gözlenmiştir.
TIBBİ TEDAVİ:
Şişmanlıktan kurtulmada şimdilik ilâçlara yer yoktur. Zira yan tesirleri çok fazladır ve tüm vücut dengesini bozarlar. Sonra, bırakılacakları zaman tekrar aynı duruma dönüş süratli olur.
NETİCE:
Şişmanlığın hastalıklar dahil birçok sebebi vardır. Fakat, genelde fazla yemek yemektir. Maalesef günümüz insanı, değişik sebeblerden dolayı (alışkanlık, stres, sosyal çevre vs.) fazla yiyerek şişmanlamaktadır. Sonra da tekrar zayıflamak için akla hayale gelmedik rejim usûllerine başvurmaktadır. Dünyada bir taraftan açlıktan kıvranan milyonlarca insan gözönünde dururken, beri tarafta fazla yemeden dolayı şişmanlayanların zayıflamak için iradi olarak az yeme gayretleri tezat teşkil etmektedir. Yolda giden şişman bir kimseyi gösteren Peygamber Efendimiz (sav) yanındakilere şöyle buyurmuştur: “Şu kimsenin karnındaki ihtiyacı olan birinde olsa, kendisi için daha hayırlı olurdu”. Böylece az yiyip ihtiyacı olanlara yardım teşvik edilmektedir.
Şişmanlık, aslında ücretsiz yapılan bir hamallıktır. Hareket kısıtlılığı yanında birçok yönden zararlı tesirleri söz konusudur. Tedavinin en tesirlisi az yemektir. Bundan da önce bu duruma hiç düşmemek için baştan tedbirleri almak gerekir. Yüce Rehberimiz Peygamber Efendimiz (sav)'in bu hususta asırlarca önce söylediği altın ölçüler geçerliliğini aynen muhafaza etmektedir. “İnsan için doldurulmuş karından daha şerli birşey yoktur. İnsana belini doğrultacak kadar birkaç lokma kâfi gelir. Behemehal yenmesi gerekiyorsa midenin 1/3'i yemek, 1/3'i içecek, 1/3'i de boş olmalıdır”. “Çok yemeyi terketmek devadır, mide hastalık evidir”.
Yeterki bize bildirilen bu ölçüler istikametinde irademizi kullanabilelim.