|
'UYGUR' KELİMESİNİN ŞAŞIRTAN ANLAMI |
|
|
“Uygar” kelimesini Uygurlar’dan ilham almıştık
İlk dönem Türk tarihinin en ilginç devletini kuran Uygurlar, Göktürk Devleti'ne bağlı boylardan birisiydi. Uygur kelimesinin, şahin sürati ile hücum eden veya müttefik manalarına geldiği söylenir.
UYGURLAR
Uygurlar 745'te Göktürk Devleti'ni yıkarak kendi devletlerini kurdular. Bögü Kağan, 762'deki Çin seferinden dönerken Mani dinini halkı arasında yaymak için dört rahibi de yanında getirmişti. Hakanın Maniheizm'i kabulüyle, Uygurlar arasında yayılmaya başlayan yeni din, hayat tarzını değiştirdi. Uygurlar klasik Bozkır devletlerinden farklılaştılar. Kırgızlar, 840'ta başkent Ordu-Balık'a girerek son hakan Hosa'yı öldürüp Uygur Hakanlığı'nı yıktılar. Bölgede daha sonra Karahanlı Devleti kuruldu.
Uygurlar'ın bir kısmı Kansu bölgesine giderek Kansu Uygur Devleti'ni kurdular. Sarı Uygurlar olarak da bilinen Kansu Uygurlar'ı daha sonra Moğol hâkimiyetine girdiler. İç Asya'ya göçen Uygurlar ise Tanrı Dağları ve Turfan tarafına yerleştiler. 911'de Doğu Türkistan Uygur Devleti'ni kurdular. Turfan, Kaşgar, Beşbalık gibi şehirleri olan Uygurlar zamanla Budizm'i kabul ettiler. Doğu Türkistan Uygur Devleti, 1209'da Moğol tâbiiyetine girdi. 1368'de ise bölgeye Çin hakim oldu.
Uygurlar ilk dönem Türk devletleri içerisinde geliştirdikleri medeniyetle diğer Türk topluluklarından çok farklıydılar. Uygurlar, kendi alfabeleriyle ve Çince, Sogdca gibi başka dillerle birçok eser kaleme aldılar. Uygur alfabesi Asya'daki birçok millet tarafından çok uzun süre kullanıldı. Uygurlar, kurdukları matbaalarla kitaplar bastılar. Şehircilikte çok ileri gitmişlerdi. Tapınakları fresklerle bezenmişti. Uygurlar'ın ulaştığı bu medeniyet düzeni yüzünden Cumhuriyet döneminde medeniyet karşılığında "uygarlık" kelimesi türetildi ve bugün hayatın her alanında kullanılıyor.
ÇİN İŞGALİ
Zamanla bölgede İslamiyet yayıldı. 1484'te Yarkent Hanlığı kuruldu. 1674'te ise bölgeye hakim olan Moğol boylarından Kalmuklar, Cungariye Devleti'ni kurdular. Mançu hanedanı döneminde Çin 1762'de Doğu Türkistan'ı işgal etti. 1864'ten sonra isyan eden Türkler bölgeye hakim oldu. Türkler'in hükümdarı Yakup Han, bir taraftan İngilizler'le bir taraftan Ruslar ile işbirliği yaparken bir taraftan da Osmanlı hükümdarı Sultan Abdülaziz'den yardım istedi. Bölgede hutbe sultan Abdülaziz adına okunmaya başladı. 1877'de Yakup Han'ın ölümü bölgenin kaderini değiştirdi. Çinliler, fırsatı değerlendirip 1878'de bölgeyi tekrar işgal ettiler. 1911'de Mançu hanedanının yıkılıp, Cumhuriyet dönemine geçildi. Ancak Uygurlar'ın esareti devam etti. 12 Kasım 1933'de ve daha sonra 12 Kasım 1944'te kurulan Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti uzun ömürlü olmadı.
1949'da Çin'e komünistlerin hakim olmasıyla birlikte Doğu Türkistan da yeni yönetimin hakimiyetine girdi. Bunun üzerine binlerce Türk, Doğu Türkistan'da ayrıldı. Doğu Türkistan'da Uygurlar ve Kazaklar başta olmak üzere milyonlarca Türk Çin baskısına karşı mücadele vermeye devam ediyorlar.
DOĞU TÜRKİSTAN
İkinci Çin istilasından sonra Doğu Türkistan'ın adı 1884'te Şin-ciang (yeni toprak) olarak değiştirilmiştir. Komünist idareden sonra ise 1955'de bölgenin resmi ismi ''Şin-ciang Uygur Özerk Bölgesi'' olmuştur. Türkler için bu bölge Şin-ciang değil Doğu Türkistan'dır.
KÜTÜPHANECİLİĞİMİZİN TARİHİNİ AYDINLATAN ESER
Osmanlı sosyal hayatını düzenleyen vakıf sistemini herkes bilir. Hayatın her alanında rol oynayan vakıf sisteminin en etkili olduğu kültür sahası ise kütüphanelerdir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda hayır sahipleri tarafından kurulan vakıflar vasıtasıyla medreselerde müderris ve öğrencilerin, mahallelerde de halkın kitap ihtiyacını karşılamak üzere kütüphane vakıfları kurulmuştu. Türkiye'nin önemli bilim adamlarından Prof. Dr. İsmail Erünsal'ın yıllar süren araştırmaları sonucunda Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıkardığı "Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri" isimli devasa eser vakıf kütüphaneciliğimizin tarihini aydınlattı.
Kitabın girişinde Ortaçağ İslam kütüphaneciliği hakkında bilgi verildikten sonra, evkaf ve şeriye sicilleri başta olmak üzere birçok orijinal belge ışığında vakıf kütüphaneciliğimizin Osmanlı'nın kuruluşundan Cumhuriyet'e kadar gösterdikleri özellikler değişim ve gelişmeler tarihi bir sıra içinde ele alınıyor. Osmanlı kütüphaneciliğini ortaya çıkaran bu eser aynı zamanda kütüphaneciliğimizle ilgili Batı'daki olumsuz iddialara da önemli bir cevap. Ayrıca Türkiye'de çok önemli bilimsel çalışmalar yapıldığını ve Prof. Dr. İsmail Erünsal gibi büyük bilim adamlarının bulunduğunu gösteriyor.
ERHAN AFYONCU - BUGÜN |
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 12 Temmuz 2009 Pazar 11:59 |
|
|
|
|