Ortaöğretim gençliğinin yarıdan fazlasının eğitim gördüğü klasik devlet liseleri, yıllar boyunca öylesine ihmal edildi ki, sonunda çöktü..
Geçen yıl 880 bin klasik lise mezunundan sadece yüzde 12’si 4 yıllık lisans programlarına yerleşebildi... Bir servet harcanan özel okullarda da durum pek parlak değil...
Türk eğitim sisteminin en büyük baş ağrısı, SBS ve ÖSS gibi giriş sınavları. Her yıl milyonlarca öğrenci, bu sınavlar için gecesini gündüzüne katıyor. Sektörde dönen para ise 5 milyar doların üzerinde. Ve tek amaç var, o da daha iyi okullara girmek. Peki onca emek ve onca masraftan sonra, öğrenciler amaçladıkları hedeflere ulaşabiliyorlar mı? Hayalini kurdukları liseleri kazanıp sonra da mezun olduklarında, istedikleri üniversitelere girebiliyorlar mı?
Dün, ÖSS’deki performanslarına bakarak illerin başarı karnesini çıkarmıştık. Bugün ise olayın biraz daha içine girerek okul bazında bir değerlendirme yapacağız. Hangi okul daha başarılı, hangi okullar hayal kırıklığı yarattı, onları tespit edeceğiz.
En ihmal edilen okullar
Ve en önemli sorulardan biri de, en fazla ihmal edilen okullarımız hangileri?
Bunun kadar önemli ve cevabı aranan bir diğer soru da özel okullara ödenen paraların karşılığının ne kadar alınıp alınmadığı?..
Bu konuda çok çarpıcı tespitler var. Onları bir bir sizlerle paylaşacağız. Ama öyle bir konu var ki, onca emek ve masraftan sonra üniversiteli olanların da, tıpkı kazanamayanlar gibi mutsuz oldukları.
Bu yılın rakamlarına bakıldığında zaten tablo çok net gözüküyor.
Üniversiteye başvurular 200 bin azaldı. Halen üniversite okuyan öğrencilerden 203 bini yeniden sınava giriyor ve 43 bin üniversite mezunu da, çok zor koşullarda kazanıp mezun olduğu fakülteden memnun olmadığı için bir kez daha şansını deniyor.
Liselerin durumu
Türkiye’deki lise çeşitliliğinin çok fazla olduğunun altını özellikle çizmek istiyoruz. Peki bunlar içinde en büyük yarış hangileri için yapılıyor?
Giriş sınavlarındaki başvurulara ve tercihlere bakıldığında, en fazla ilgi anadolu liseleri ve fen liselerine. Hemen her yıl 1 milyon aday bu okullara girmek için yarışıyor. Özel Türk ve yabancı okullar için yarışan aday sayısı ise bu rakamın 20’de biri kadar bile değil. Zaten çok fazla kontenjanları da yok.
Ama yandaki tabloları incelediğinizde gözlerinizi fal taşı gibi açtıracak olan sonuçlar, girmek ve mezun olmak için yıllarca dirsek çürütülen okulların başarı durumları.
Amaç üniversiteyi kazanmak
Sınavla öğrenci alınan okullara girmek için gösterilen çabanın en önemli gerekçesi, üniversiteyi kazanmak. Yani ÖSS’deki başarı durumları.
Seçilerek alınıyorlar, en iyi öğretmenlerin onlarda olduğu, sınıfların 36 kişiyi aşmadığı ve çok iyi bir eğitimden geçtikleri iddia ediliyor. Ya da kamuoyunda öyle biliniyor. Zaten tüm yarış da bu yüzden.
Ama tabloya bakıldığında, durumun hiç de abartılacak kadar olmadığı dikkati çekiyor. Örneğin her iki anadolu lisesi mezunundan birisi 4 yıllık bir fakülteye giremiyor. 2008 ÖSS verilerine göre, 111 bin 995 aday, ÖSS barajını aşarak lisans programları için tercihte bulundu ve bunlardan ancak 58 bin 218’i amacına ulaşabildi.
Peki ya diğerleri ve onların harcadıkları emek ve paralar?..
Hani anadolu liseleri en iyi okullardı? Nasıl bu hale geldiler?
Peki kimler sorumlu?
Siyaset birinci derecede sorumlu. Milletvekillerinin istekleri doğrultusunda neredeyse her köşe başına bir anadolu lisesi açıldı. İkinci sorumlu ise bir önceki Bakan Hüseyin Çelik ve süper liseler. Çelik, yabancı dil hazırlık sınıfını kaldırıp kadrolaşma yoluna gitti, iflas eden süper liseleri de tabela değiştirerek anadolu lisesi haline getirdi. Şu anda yüzlerce anadolu lisesi içinde, eski anlamda, hazırlık sınıfı olan sadece 15 civarında okul bulunuyor.
Yabancı dil konusunu hiç sorgulamıyoruz. Çünkü o konudaki karneleri, bundan da kötü...
Okulların başarı durumlarını incelemeye devam edelim.
En başarılı okullar hangileri?
Bu konuda istikrarlı bir şekilde, hemen her yıl, ilk sırada fen liseleri yer alıyor. Her ne kadar önceki yıllarda olduğu kadar başarılı olamasalar da yine de en öndeler. Ama onlarda da fire oranı bir hayli fazla. 2008 verilerine göre, 5 bin 978 fen lisesi mezunu sınava başvurdu ve bunlardan 4 bin 29’u 4 yıllık fakültelere yerleştirildi. 2 bine yakını ise açıkta kaldı. Ya da şansını sonraki yıllarda denemek için beklemeyi tercih etti.
Meslek liselerini bir kenara bırakırsak, devlet liseleri içerisinde en vahim durumda olan klasik liseler. Hani o eskiden hepimizin gittiği ve mezun olunduğunda çok iyi üniversiteleri kazandığımız liseler. Uzun yıllar boyunca öylesine ihmal edildiler ki, tam anlamıyla çöktüler. İşte sonuç:
Geçen yıl 880 bin 398 aday, klasik lise mezunu tercih için başvuruda bulundu. 4 yıllık lisans programlarına yerleşen aday sayısı ise 104 bin 212. 786 bin mezun ise ya hayallerini erteledi ya da açıköğretim ve iki yıllık meslek yüksekokullarına razı oldu.
Klasik liselerdeki bu başarısızlığın nedenlerini ve sorumlularını birileri mutlaka sorgulamalı ve hesap sormalı ama kim?
Kaliteyi yükseltmek için tedbir alması gerekirken, başarı çıtasını daha da aşağı çeken YÖK mü, bu okulları adeta gözden çıkaran MEB mi, yoksa çocuklarının gelecekleri konusunda artık iyice umutlarını yitiren anne babalar mı?..
Zor bir soru. Cevabı da bir o kadar zor.
Peki klasik liseler niye bu hale geldi?
Pek çok nedeni var. Her şeyden önce sıradanlaştırıldılar. İyi öğrenciler, sınavla öğrenci alan sözüm ona iyi okullara yönlendirilirken, onlara, hep eğitimcilerin tabiriyle “döküntüler” kaldı. Öğretmenlerin en iyileri seçilip ya iyi okullara ya da torpilli okullara gönderilirken, bu okullara ya yeni öğretmenler gönderildi ya da sorun yaratanlar. Ama çoğunda bazı dersler boş geçiyor veya sözleşmeli öğretmenlerle dolduruluyor. Birçoğunda da yarım gün eğitim yapılıyor ve sınıf mevcutları da, kalabalık mı kalabalık!..
Kolejlerin durumu?
Kolejlere girmek ve mezun olmak için adeta bir servet harcamak gerekiyor. Amaç iyi bir yabancı dil ve üniversiteye giriş garantisi. Ama görünen o ki madalyonun diğer yüzü, hiç de o kadar şaşaalı değil.
Dil konusu ayrı bir konu. Mezunlardan en az yarısı yurtiçi ya da yurtdışı üniversitelerde en az bir yarıyıl daha hazırlık sınıfı okumak zorunda kalıyorlar. Ama daha da önemlisi üniversite başarıları. Referansımız yine ÖSYM’nin verileri. Üç türlü özel okul var. İlki yabancı kolejler, ikincisi Türk kolejleri, üçüncüsü de Türkçe eğitim yapan özel liseler.
Türkçe eğitim yapan özel liselerden geçen yıl 10 bin 719 öğrenci tercihte bulundu ama ancak 3 bin 93’ü 4 yıllık fakültelere girebildi. Bir önceki yıl da 12 bin 581 aday başvurdu, 2 bin 769’u
kazandı. Peki ya diğerleri? Hemen her yıl 10 ile 30 bin lira arasında öğrenim ücreti ödeyen öğrenciler ne oldu? Ne siz sorun ne de biz söyleyelim.
Peki ikinci gruptaki, yabancı dille eğitim yapan özel Türk ve yabancı okulların durumu ne? İşte sonuç: 2008’de 24 binde 10 bini, 2007’de de 24 binde 9 bini 4 yıllık fakültelere girebilmiş. Yarısı bile değil. Diğerleri kazanamamış. Hani süper eğitim veriyorlardı?..
Bunlardan bir bölümü yabancı okullar. Dil öğretme konusunda en iyi olan onlar. Yurtdışına öğrenci göndermede de iyiler. Ama ÖSS’de onlar da çok fazla fire veriyorlar. Ortalama başarı oranları yüzde 70’lerde...
Meslek liseleri
Meslek liselerindeki başarı oranları da hiç parlak değil. Hatta hiç parlak değil. Sınavsız geçiş ve kendi alanlarındaki fakültelere artı puanla girecek olmasalar, tam bir hüsranla karşı karşıya kalabilirler. Bu konuda tam anlamıyla umut tacirliği yapılıyor. Şimdi katsayılar da kaldırılıyor ama sonuç pek fazla değişmeyecek. Çünkü MEB’in de, siyasetin de meslek liseleri konusunda kafası karışık. Bu okullar, endüstriye ara insan gücü mü yetiştirecek yoksa üniversiteye öğrenci mi hazırlayacak? Her ikisi de denildiğinde ise ne onu ne de diğerini gerçekleştirebiliyorlar. Katsayılar olmadan önceki durum buydu. Bundan sonra da katsayılar tümüyle kalksa da değişen bir şey olmayacak.
Peki meslek liseleri içerisinde örneğin endüstri meslek liseleri ile imam hatiplilerin durumu ne? Kaçı üniversiteyi kazanıyor. İşte sonuçlar.
Geçen yıl 139 bin endüstri meslek lisesi mezunundan 5 bin 945’i, 59 bin imam hatipliden de sadece 3 bin 668’i dört yıllık fakülteleri kazanabildi...
Diğer meslek liselerinin durumları da çok farklı değil.
Neden çöktüler?
Peki lise eğitimi neden böylesine çöktü? Bilinen nedenlerin ötesinde başka neler var? İşte birkaç önemli argüman daha:
* İlköğretimde, yer yokluğu gerekçesiyle sınıfta kalma kaldırıldığı için alttan çok zayıf öğrenci geliyor.
* Öğretmen açığı ve niteliğinde önemli sorunlar yaşanıyor.
* Öğrenim süresi (Dünya ortalaması 240 gün, bizde kâğıt üzerinde 180, uygulamada 160-170 gün. Üstelik çoğunda yarım gün) hem çok kısa hem de çok verimsiz kullanılıyor.
* Klasik liseler gibi bazı okullar gözden çıkarıldı.
* Kalabalık sınıflar ve yarım gün eğitim.
* En önemlisi de liselerde okutulan 300’e yakın dersten sadece 9’undan ÖSS’de soru sorulduğu için, diğer dersler ve genel eğitim önemini yitirdi..
Özetin özeti: İlköğretimden sonra liseler de çöktü. Sırada üniversiteler var. Eğitim sistemi tümüyle çökmüş bir ülkenin ise değil çağı yakalaması, günü kurtarması bile zor hale gelebilir!.. |