Domuz gribi ile yaşıyor, onunla yatıp kalkıyoruz. Dost sohbetleri, gazete haberleri ve televizyonlarda hep o var. Aklıma “Samimiyeti böyle sürdürürsek bulaşmayı nasıl önleyeceğiz” diye sormak bile geliyor ama sırada başka sorular var...
Sık sorulan soruların başında, “alınması gereken önlemlerin neler olduğu” geliyor. Korunmanın temel noktalarını aslında hepimiz çok iyi öğrendik:
“Gripli olanlardan en az bir metre uzak duracağız, gripsek öksürürken aksırıp hapşırırken ağzımızı, burnumuzu kâğıt mendille kapatacağız ve hemen o mendilleri çöpe atacağız. Hasta olduğunu bildiğimiz kişilerin eşyalarını kullanmayacağız, özellikle aynı havlulara elimizi, yüzümüzü sürmeyeceğiz.
Mümkünse onların istirahat ettikleri odayı ayıracağız, aynı yatağı paylaşmayacağız, onlarla kesinlikle öpüşüp koklaşmayacağız. Hasta olsun olmasın herkesle başımızla, gözlerimizle selamlaşacağız.
Özetle bu kış el sıkmayı, sarılıp kucaklaşmayı kesinlikle unutacağız. Sırası gelmişken şimdiden hatırlatalım: Bayramda el öpmek de yok! Büyüklerimize saygılarımızı, sevgilerimizi bildireceğiz ama bunu sözle, gözle ifade edeceğiz.”
Bunları unutmamamız gerekiyor ama benim hatırlatmak istediğim iki önemli nokta daha var. Bunlardan biri beslenme konusunda yapılacak işleri çok fazla abartmamız, diğeri ise aynı hatayı işin psikolojisinde de yapmamız.
NE YİYELİM, NE İÇELİM
Sebze ve meyveden zengin beslenmenin, tam tahılları daha fazla yemenin ve özellikle de hayvansal proteinlere bugünlerde daha çok ağırlık vermenin faydası inkar edilemez. Özellikle probiyotikten zengin hayvansal protein kaynaklarının bağışıklık sistemine hızlı uyarılar yapabileceği düşüncesindeyim. Yani her zamankinden daha çok yoğurt ve kefir yemekte fayda var.
Ama “bitki tüccarlarının” gazına gelip konuyu “her gün bir diş sarımsak, bir baş soğan, bir avuç kırmızı biber, bir tutam maydanoz” noktasına taşırsanız, hem fazla bir fayda görmez hem de boşa zaman kaybedersiniz.
Sebze ve meyvelerin bol yenmesi iyi bir şey ama biz zaten bu konuda fena değiliz. Bana göre sorun, protein tüketimimizdeki eksiklikte. Ucuz protein kaynaklarına biraz daha yüklenmemizde fayda var. Et, tavuk, balık da önemli. Özellikle ucuz, pahalı demeden imkanınız varsa sık sık balık yiyin. Bitkisel proteinlere (bakliyat) daha çok yer verin.
Önemli bir nokta daha var: Vücuda daha fazla D vitamini kazandırmak... D vitamininin bağışıklık sistemini desteklemede neredeyse C vitamininden bile güçlü olduğunu unutmayın. D vitami-ninden zengin besinler yemeyi veya D vitamini güçlendirilmiş olan yiyecekleri tercih etmeyi unutmayın. Bu konuda beslenme ve diyet uzmanı Güneş Aksüs’ün yazdıklarını dikkatle okuyun.
ENDİŞENıN FAZLASI ZARARLI
Domuz gribi konusunda yaptığımız ikinci hataya gelince... Konunun çok fazla abartılması ve önlemlerin biraz şişirilmesi can sıkıcı noktalara gelebiliyor.
Böyle giderse değil tiyatroya, sinemaya gitmek, otobüse binmek, bir lokantada yemek yemek, dost ziyaretleri gibi medeni ilişkilerden bile vazgeçme yoluna gideceğiz.
Bir okurum “Oğlumu askere göndereyim mi, erteleyeyim mi” diye soruyor. Yani domuz gribinden korunma telaşı neredeyse bir panik haline getiriliyor.
Daha önce de yazdım ama bir daha hatırlatayım: Endişe ve korku hali, bağışıklık sistemini bozar. Eğer endişe ve korkunuzu abartırsanız, vücudunuzun griple mücadelesini daha baştan kaybetmiş olursunuz.
Koruyucu önlemler yönünden yapabilecekleriniz üzerine bilgilenmeye ve bunları hayata geçirmeye odaklanın ama işin suyunu çıkarmayın.
Doğru beslenmek, istirahat etmek, elleri düzenli olarak günde 5-6 kez bol sabunlu suyla yıkamak (ama bu el yıkama işini de abartmamak, takıntı haline getirmemek şart) ve gripli olduğu bilinen veya şüphelenilenlerden uzak durmak çoğumuz için yeterli önlemlerdir.
Kısacası domuz gribi hayatımızın merkezi olmasın, hayat devam ediyor...
D vitamini zengini besinler
En önemli kaynak güneş ışınlarıdır ama D vitamini yüksek oranda bulunduran besinler balık, yumurta, tereyağı, peynir, süt ve ürünlerinden faydalanmakta yarar var.
Bazı balıklarda D vitamini daha yüksektir: Sardalya, uskumru, alabalık bunların en önemlileridir.
Öneriler - Her sabah peynir yiyin. - Kolesterol probleminiz yoksa, haftada 2-3 gün kahvaltılarınızda 1 tatlı kaşığını geçmeyecek şekilde tereyağı yiyin. - Her gün 1 yumurta yiyin. (Kahvaltıda, menemen içinde veya yumurtalı ıspanak şeklinde.) Tabii ki kolesterol sorununuz yoksa... - Her gün 2 bardak süt-yoğurt önerilir. - Günaşırı 1 bardak kefir veya probiyotik yoğurt iyi gelir. - Haftada 2-3 akşam ızgara balık ve salata yiyin. - Dışarıda yemek yiyorsanız, ton balıklı salata isteyin. - D vitamini ile zenginleştirilmiş tahıl gevrekleri tercih edin.
Ense ağrılarına dikkat!
Birden bire başlayan ve ense bölgesinde, başın arka kısmında belirginleşen, başta basınç şişkinlik ve kasılma hissine yol açan sürpriz baş ağrılarıyla karşılaştığınızda hemen tansiyonunuzu ölçtürmeyi ihmal etmeyin. Çünkü bu tip ağrılar çoğu zaman kan basıncındaki ani yükselmelerden, özellikle de küçük tansiyon artışlarından kaynaklanabiliyor. Küçük tansiyon (diasistolik basınç), her yaşta 85 mmHg’nin altında olmalı ve bu değerin üzerinde kaldığında nedenleri araştırılmalı, tedavi için çalışmalar yapılmalı. (Prof. Dr. Osman Müftüoğlu/Hürriyet) |