Dünya nüfusunun yüzde 20-35'ini etkileyen alerjik hastalıkların Türkiye'de yüzde 20'ye ulaşan sıklıkta görülüyor. Alerji gelişimi, kişinin aileden gelen genetik yatkınlığı ile birlikte çevresinde bulunan alerjenlerle de ilgili olduğu uzmanlar tarafından belirlendi.
Dünya nüfusunun yüzde 20-35'ini etkileyen alerjik hastalıkların Türkiye'de yüzde 20'ye ulaşan sıklıkta görüldüğü bildirildi.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nihat Sapan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği'nin bu yıl düzenlenecek aktivitelerde ana tema olarak ''çocukluk çağı astımı''nın vurgulanmasını önerdiğini belirtti.
Alerjik hastalıkların dünya nüfusunun yüzde 20-35'ini etkilediğini ve bu oranın giderek arttığını ifade eden Sapan, alerji gelişiminin, kişinin aileden gelen genetik yatkınlığı ile birlikte çevresinde bulunan alerjenlerle temasıyla ilgili olduğunu bildirdi.
Türkiye'de alerjik hastalıkların ise yüzde 20 oranlarına ulaşan sıklıkta görüldüğünü dile getiren Sapan, şu bilgileri verdi:
''Alerjik rahatsızlıklar doğumdan itibaren başlıyor. Besin alerjisi genellikle 5 yaşına kadar görülüyor ve büyüdükçe önemli bölümü kayboluyor. Besin alerjisi çocuk yaşlarda yüzde 2-6 arasında görülürken, yetişkinlerde bu oran oldukça az. Besin alerjisine yol açan gıdaların başında fındık, fıstık ve deniz ürünleri geliyor. En fazla bilinen yumurta ve inek sütü alerjisi ikinci sıklıkta görülen alerjiler. Besin alerjisi, deride kaşıntıyla kendini belli ediyor. Ancak nadir de olsa bu rahatsızlık, şok ölümlere kadar gidebilen reaksiyonlar gösterebiliyor.''
''YASTIKLARDAKİ KAZ TÜYÜ BİLE ALERJİ YAPABİLİYOR''
Sapan, ''alerjik nezle'' denilen polenlerle ortaya çıkan rahatsızlığın daha fazla görüldüğünü vurgulayarak, ''Alerjik nezle Türkiye'de yüzde 15-20 arasında görülebiliyor. Tahmin bile edilemeyecek gıdalar, ürünler, alerjiye yol açabilir. Örneğin yastıkların içinde bulunan kaz tüyü bile alerjiye neden olabiliyor. Bu yüzden insanlar alerji konusunda biraz kuşkucu olmalı'' dedi.
Alerjik astımın ise çocuklarda görülme sıklığının yüzde 10, yetişkinlerde ise yüzde 5 civarında olduğunu ifade eden Sapan, şunları kaydetti:
''Alerjik hastalıkların erken tanımı çok önemlidir ve erken tanı konulduğunda başlanacak olan doğru tedavi iyi sonuçlar vermektedir. Çocuklar erişkinlerin küçük örnekleri olmayıp çok farklı bir yaklaşım gerekmektedir. Alerjik hastalıkların tanısında ve tedavisinde kullanılan testler her yaş grubunda yapılabilir. Tekrarlayan veya uzun süren öksürük, özellikle ateş yok ise alerjik astım nedeniyle ortaya çıkmış olabilir.
Her astımlıda nefes darlığı görülmemektedir. Öksürük ve burun akıntısı gibi rahatsızlıklara sık yakalanan ve sık antibiyotik kullanmak durumunda kalınan çocuklara alerji testleri yapılmalıdır. Bunlardan bir kısmına alerji tanılarının erken konulması ile uygun tedavi başlanırsa önemli yarar sağlanabilir. Tanı gecikmesi hastalığın kalıcı hasarlarının ortaya çıkmasına neden olabilir.''
Sapan, alerjik hastalıkların ve özellikle ''Çocukluk çağı astımı''nın tedavisinin bulunduğunu ve bu rahatsızlıkların kontrol altına alınabileceğini sözlerine ekledi. |