Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Kayseri Şube Başkanı İsmail Ruhlukürkçü, 2009 yılının "idare edilen" bir yıl olarak geçtiğini, 2010 yılı için ise ekonominin 4 ana aktörüne 4'er ödev düştüğünü ifade ettiği 4x4'lük reçeteyi kamuoyuyla paylaştı.
MÜSİAD Kayseri Şube Başkanı İsmail Ruhlukürkçü, yaptığı açıklamada, 2009 yılının dünyada son yüzyılın ikinci en büyük krizi olarak kayıtlara geçtiğini söyledi. Kriz "finansal" kökenli olsa dahi sonuçları itibarıyla reel sektörün daha fazla etkilendiğini söyleyen Ruhlukürkçü, "Dünya üretim ve ticareti keskin bir şekilde düşerken, 30 milyon kişi işini kaybetti" dedi.
Bununla birlikte, krizin beklenenden çok daha önce kontrol altına alındığını ve 2008'in son çeyreği ile derinleşen kriz göstergelerinin, 2009'un ilk çeyreğinde dibe vurduktan sonra, yılın ikinci çeyreğinden itibaren yerini "dipten dönüşe" bıraktığını ifade eden Ruhlukürkçü, "Şimdi ise, krizi durdurmak ve toplam talebi uyarmak üzere devreye alınan genişleyici para ve maliye politikalarından oluşan teşvik paketlerini durdurma, hatta geri alma konusunda hükümetler çıkış stratejileri aramaktadırlar" diye konuştu.
Mali sektörün çökmemesi sayesinde 2009'un "idare edilen" bir yıl olarak geçtiğini belirten Ruhlukürkçü'nün açıklaması şu şekilde devam etti: "Temkinli iyimser orta vadeli mali program ile muhtemel belirsizlikleri ortadan kaldıran Türkiye'nin, 2010 itibarıyla yüzde 3,5 veya üzerinde büyüyebileceği noktasında biz dahil OECD, IMF, DB, AB Komisyonu ve çeşitli kredi derecelendirme kuruluşları ittifak etmektedir. Aynı zamanda, Türkiye'nin 20 aydır IMF'ye gitmeden ve dış finansman desteği almadan krizi atlatmasının da oldukça büyük bir başarı olduğunu not etmek lazımdır. IMF ile yapılması düşünülen bir anlaşma konusunda bugüne kadar yaşanan gelişmeler, MÜSİAD'ın daha önceden ilan ettiği doğrultuda seyretmektedir. Türkiye'nin kredibilitesinin artmasını sadece IMF ile stand-by anlaşması yapılması şartına bağlayan birçok kesime rağmen, gelinen noktada 55 ülkenin kredi notu düşürülürken, 13 ülkenin kredi notunun yükseltildiğini, Türkiye'nin de bu '13 ülkeden biri' olduğunu belirtmekte yarar var. Aynı zamanda Türkiye, kredi notu 2 basamak birden yükseltilen tek ülke olmuştur. Dolayısıyla 2010 yılı için Türkiye'ye yönelik yurt dışından yatırım akışlarının hızlanmasını beklemekteyiz."
2010 yılı İçin 4 kesime 4'er öneri veren Ruhlukürkçü, 2010 yılı ve sonrası için yapılması gerekenleri 4 başlık altında şu şekilde açıkladı:
"İŞLETME SAHİPLERİ DEĞİŞEN ŞARTLARA UYUM SAĞLAMALI"
"1. Öncelikle işletme sahiplerinin, değişen şartlarına ve kriz sonrasının sunacağı fırsatlara şirketlerini hazırlaması gerekmektedir.
2. Artık bilgi ve teknolojinin girmediği saha kalmadığı gerçeğiyle şirketler, güçlü ve rekabetçi olduğu alanları iyi tanımlamalı, bunlara gereğince odaklanmalı, piyasadaki hareket tarzını da buna göre tayin etmelidir. İşletmeler, MÜSİAD olarak önemini devamlı vurguladığımız Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma konularında kendilerini yapılandırmalı, bu bilinci şirketin bütününe mal etmelidir.
3. Türkiye dahil, Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kafkasya ve K. Afrika ülke ekonomilerinin, 2010'dan itibaren yalnızca dünya ortalamasının üstünde büyümekle kalmayacağı, ayrıca bu ekonomilerin iletişim, medya, finans gibi öncü alanları sürükleyecekleri öngörüsüyle ihracat pazarlarları çeşitlendirilmeli, iç-dış pazar dengesi aranmalı ve ürün çeşitlendirmeye gidilmelidir.
4. Hala Türkiye'de üretilmeyen, dünya ile rekabete girilmemiş olan birçok ürün grubu olduğu gerçeğiyle, iyi araştırma ve yeni iş modelleri eşliğinde bu çeşit "niş marketlere" deplase olunmalıdır.
"HÜKÜMET İŞADAMLARININ ÖNÜNÜ AÇMALI"
Hükümetin de yukarıda sayılanlara paralel olarak işadamının önünü açacak düzenlemeleri yapmaya, ortamı hazırlamaya devam etmesi oldukça önem arz etmektedir. Bu anlamda; 1. Özellikle kriz sonrası toparlanmanın hızını artıracak, doğrudan ve dolaylı desteklere devam edilmeli, beraberinde direk üretim maliyetlerini olumsuz etkileyen tüm alanlarda iyileştirmelere gidilmeli, iş ve yatırım ortamını daha rekabetçi kılacak ikinci nesil reformlar derinleştirilerek sürdürülmelidir.
2. Son 20 aydır ve özellikle küresel kriz ortamında dahi başarılı bir şekilde sürdürdüğü IMF'siz ekonomik programa devam ederek olası bir anlaşmanın ülkeye sıcak para akışına sebebiyet vereceğini ve akabinde ihracatımızı menfi etkileyebilecek, rekabet gücümüzü azaltacak kur düşüşlerinin oluşacağını iyi hesap etmelidir. Hatta hükümet, bu konuda karar vermeden önce özel sektör ile bir ortak akıl platformu oluşturmalıdır.
3. 2009'da önemli bir kaynak girişi olarak vazife gören 'Varlık Barışı' projesinin bir sonraki ayağı niteliğinde ve özellikle bu dönemde sıkıntıya düşen firmaların bir an önce kalkınmasına ve fatura keser duruma gelmesine vesile olabilecek, varlık barışına benzer bir 'Vergi Barışı' projesi geliştirilmelidir. Ayrıca, böylesi firmaların yükümlülükleri altında bulunan gecikmiş borçlarının tasfiyesinde, bugünkü enflasyon ortamında fahiş boyutlara ulaşan vergi cezalarının makul seviyelere çekilmesi ve uzun vadeli bir şekilde yapılandırılmasının önü açılmalıdır.
4. 2023'deki dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında yer almamıza vesile olacak, ülkemizin hızla ilerlemesinin önünü açacak, siyasi çekişmeleri önleyecek yargı reformu, kamu yönetimi reformu, eğitim reformu ile sivil ve özgürlükçü yeni bir Anayasa'nın bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
"MUHALEFET GÖREVİNİ LAYIKIYLA YERİNE GETİRMELİ"
Geçen yıllarda maalesef hükümet-muhalefet ilişkileri toplumda gerginlik oluşmasına sebebiyet vermiş, toplumun birçok kesimi tarafından hüsnü kabul görmemiştir. 2010 ve sonrası için artık demokrasiyi içselleştirmiş bir ülke hüviyetiyle, ülkemizde muhalefet de halkın iradesine saygı göstererek kendilerine tanımlamış olduğu muhalefet görevini layıkıyla yerine getirmelidir. Bu anlamda muhalefet; 1.Eleştirilerde kullanılan üslubu iyi seçerek toplumda ayrışmaya ve kavgaya sebebiyet verecek davranışlardan kaçınmalıdır.
2. 2023 hedeflerinin iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye'nin hedefleri olduğu bilinci ve yapıcı eleştirilerle hükümetin bu amaçlardan sapmaması sağlanmalı ve icraatların bu yönde yapılması gerektiği hatırlatılmalıdır.
3. Ülkenin gelişmesi yönünde alternatif projeler üreterek hükümetin yapamadıklarını kendilerinin yapabileceklerini belirtebilmeli ve iktidara talip olduklarını net olarak açıklayabilmelidir.
4. İktidar tarafından yürütülen başarılı politika ve icraatlar da takdir edebilmeli, özellikle dışarıya karşı milli menfaatlerde birleşebilmeli ve tek vücut olabilmelidir.
"TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ KAOSTAN UZAK DURMALI"
1. Bundan sonraki dönem için, ülkemizin ekonomik anlamda ilerlemesini engelleyebilecek herhangi bir siyasi kaosa, hiçbir kimse, kurum veya kuruluş tarafından sebep olunmamalıdır.
2. Ülkemizin yıllardır sıkıntısını çektiği demokratik yönetime yönelik müdahale düşünce ve teşebbüsler artık zihinlerde yer bulmamalıdır.
3. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan her vatandaşın kanunlar önünde eşit muamele göreceği, hukukun üstünlüğünün esas olduğu, insanların barış, kardeşlik ve huzur içinde yaşadığı bir ortamın oluşması için toplumun tüm kesimleri gayret sarf etmeli ve bu yolda yardımcı olmalıdır.
4. Ülkemizin 100. kuruluş yılında, ortak hedeflere ulaşabilmemiz için en büyük tartışmamız, neyi, ne şekilde yapacağımız olmalı. Bunu da toplumun tüm kesimleri bir araya gelerek başarabilmeliyiz." |