Özel bir televizyon kanalında yayınlanan "Tecrübe Konuşuyor" adlı programa katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, çeşitli uygulamalar ve yetki yorumlarındaki farklılıklardan dolayı ortaya çıkan bazı sorunlar olabileceğini, ancak bunları "kurumlar arası çatışma" olarak tanımlamanın doğru olmayacağını söyledi.
CNN Türk'te Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'in hazırladığı "Tecrübe Konuşuyor" programına katılan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin doğru yönde güçlenerek ilerlediğini, çevresine istikrar yaydığını ve ilham kaynağı olduğunu söyledi. "Kurumlar arasında çatışma olduğu" görüşlerine katılmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, çeşitli uygulamalar ve yetki yorumlarındaki farklılıklardan dolayı ortaya çıkan bazı sorunlar olabileceğini, ancak bunları "kurumlar arası çatışma" olarak tanımlamanın doğru olmayacağını söyledi.
"HAKİM KARŞISINDA DEVLET SIRRI OLMAZ"
Cumhurbaşkanı Gül, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'ndaki arama ile ilgili sorulara ise şöyle cevap verdi: "Yasaların emrettiği neyse o oluyor. Şüpheli bir davranış söz konusu olmuş, savcılar bununla ilgilenmişler. Bağımsız yargı çerçevesinde soruşturma devam ediyor. Birkaç sene önceki yasal yapımız askeri mahkemelerin, sivil mahkemelerin baktığı olayları farklı şekilde tasnif ediyordu. Şimdi yasa değişikliği ile bugünkü geçerli nizam bu oldu. Onun gereği olarak bunlar yapılıyor. Herhangi bir zorlama değil. Bu yasa çerçevesinde bağımsız yargı, hakim karşısında devlet sırrı söz konusu değildir. 'O fotokopi alamaz...' Bunun kuralları bellidir. Orada inceleme yapar ve buna da herkesin saygısı var. Bunu 'kurumlar arası çatışma' olarak yansıtırsak yanlış olur."
"YAŞANANLAR NORMALLEŞME"
Devletin anayasal kuruluşları arasında eşgüdüm sağlanmasına herkesin katkı yapabileceğini belirten Gül, bugün yaşananların "normalleşme" olduğunu kaydetti. "Bunlar yapılırken hatalar, yanlışlar olabilir" diyen Cumhurbaşkanı Gül, gizli bilgilerin yayınlanması gibi yanlışlıkların düzeltilmesi gerektiğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye'nin çok güçlü bir ordusu var. Bununla gurur duyuyoruz. Bu hepimizin dikkatle koruması gereken ve övünmesi gereken bir kurumdur" diye konuştu.
"HİÇ KİMSE ÖZ YURDUNDA KENDİSİNİ GARİP HİSSETMEYECEK"
Bugün terörün bitirilmesiyle ilgili tarihi bir fırsatın bulunduğunu savunan Cumhurbaşkanı Gül, uluslararası konjonktürün buna müsait olduğunu ve bölgede teröre artık yer olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, sözlerine şöyle devam etti: "Geçmişte devletin yanlışları, noksanlarımız şüphesiz ki olmuştur. Bunları niye saklayacağız ki. Şimdi bütün bunlardan ders alarak yanlış yapmamak önemli. Nihayetinde şu bir gerçek, hepimiz bu ülkenin eşit vatandaşlarıyız, bu ülkenin kurucu unsuruyuz. Bu ülkede iki halk söz konusu değil. Bu ülkede bir millet var. Farklı özelliklerimiz, zenginliklerimiz, kültürümüz var. Asıl yanlış olan şey bunları reddetmek. Hepimizin sorunları derken Diyarbakır'dakinin ayrı oluyor, Kayseri'dekinin ayrı oluyor. Bütün bunları demokratik standartları yükselterek çözmenin doğru yol olduğuna inanıyorum. Hiç kimse öz yurdunda kendisini garip hissetmeyecek."
"PARTİ KAPATMA YERİNE KİŞİLERİN CEZALANDIRILMASI GEREK"
Parti kapatmayla ilgili soruları da cevaplayan Cumhurbaşkanı Gül, ilke olarak parti kapatmaya karşı olduğunu, suç işleyenlerin cezalandırılması gerektiğini söyledi. Bunun için anayasa değişikliği gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, bu konuda TBMM'deki siyasi partiler arasında bir mutabakat gördüğünü kaydetti. Cumhurbaşkanı Gül, mevcut hukuk kurallarının siyasi partileri de bağladığına da dikkat çekerek, "Partinin genel başkanı 'PKK var oluş nedenimizdir' derse mahkeme ne yapsın" dedi.
"DEVLET POLİTİKASINDA TEREDDÜT OLMAZ"
Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile müzakere yapan bir ülke olduğunu ve bu açıdan 2010 yılında daha ümitli olunabileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, "Bu yol bizim için iyi değilse bu yola hiç girmememiz gerekir. Bütün partilerin, bütün hükümetlerin, herkesin, neredeyse toplumun büyük kısmının kabul ettiği ve devlet politikası haline gelmiş bir şey. Bu devlet politikası haline gelmiş ise burada bir tereddüt söz konusu olmaz" ifadelerini kullandı.
AB yolunda sadece siyasi konularda değil; ulaştırma, çevre, sağlık, enerji, eğitim, ziraat gibi bütün alanlarda gelişmenin Türkiye için önemli bir adım olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti: "Sonunda ne olur, onu bilemem ama bu kararlılıktan vazgeçmemek gerekir ve bunu böyle bir anlayış içinde götürürsek şüpheler de azalır. Sadece sivil-asker konularına, demokratikleşme gibi sadece bir meseleye bakarsanız o zaman bu, süreci zayıflatır. Ama bir genel bir büyük bir reform sürece içinde bütün bunlar yapılırsa insanlar daha rahat olur. O bakımdan bu süreci hızlandırmak lazım."
TBMM'YE AB MESAJI
Kıbrıs, Heybeliada Ruhban Okulu, Türkiye-Ermenistan ilişkileri gibi konuları AB ile bağlantılı görmediğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, "AB diye bir şey olmasa bunlar bizim kendi meselelerimizdi. Bunlara biz AB bağlantısından bakarsak, o zaman iş zor açıkçası" dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin Kıbrıs meselesinde 2004 yılında bütün iyi niyetini gösterdiğini hatırlatarak, "Ümit ederim ki, 2010 yılında Meclisin AB ile ilgili konularını ayrı bir yöntemle götürürler. Ayın mesela belli haftası olabilir veya AB ile ilgili kanunlar ayrı bir usulle ele alınabilir. Özel şekilde ele alınması gerekir" dedi.
"TÜRKİYE, ÇEVRESİ İÇİN İSTİKRAR DAĞITAN BİR JENERATÖR GİBİ"
Türkiye'nin komşuları ve Kafkaslarla ilgili bir soruya, bu tip konuların, yılların çok hassas konuları olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, "Bütün Kafkas bölgesinin istikrar, huzur ortamı olması, büyük bir iş birliği alanına dönmesi sanlarımız şüphesiz ki oçok önemli. Hangisine giderseniz gidin, kendinizden bir parça bulursunuz bu ülkelerde. Kafkasları doğu ile batıyı ayıran bir duvar olmaktan çıkarmak için çok çalışmak gerekiyor. Donmuş meseleleri kendi haline terk ederseniz nelerin olduğunu görüyorsunuz" diye konuştu.
Türkiye'nin devlet olarak vizyonunun, bütün bölgeyi istikrarlı hale getirmek olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin, çevresi için "istikrar dağıtan bir jeneratör gibi" olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye, herhangi bir komşu ülkesinin yumuşak karnı varsa 'Orada benim elim olsun da günü geldiğinde lehine kullanayım' diye davranmıyor. O ülkeye, problemini çözücü, istikrar getirici katkılarda bulunuyor. Bu da Türkiye'yi güçlü kılıyor" dedi.
"2010 KRİZDEN ÇIKIŞ YILI"
2010 yılı ile ilgili beklentilerinin sorulması üzerine, dünyanın 1929 yılından bu yana en büyük ekonomik buhranı yaşadığını, bunun etkisinin Türkiye'de de görüldüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, "Bana verilen bilgiler, raporlar ve yabancı raporlar, 2010 yılında Türkiye'nin bu krizden çıkacağını gösteriyor" diye konuştu.
En büyük sorunun işsizlik olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, bununla ilgili büyük bir mücadele yapılması gerektiğini vurgulayarak "Herkesin çok çalışması gerektiği bir yıl içinde olacağız" dedi.
CUMHURBAŞKANI GÜL'DEN GAZETECİLERE "TÜRK BASINI" SORUSU
Programın sonunda Cumhurbaşkanı Gül, kendisinin de Cemal ile Çandar'a soru sormak istediğini belirterek, şunları söyledi: "Türk basınının genel trendini nasıl görüyorsunuz? Ben burada herhangi bir basın yayın organını ele alarak söylemiyorum, genel olarak söylüyorum, alıyorum dünyanın diğer ülkelerindeki gazeteleri onların sayfalarına bakıyorum, bizimkilere bakıyorum tamamen neredeyse siyaset, tamamen günlük siyaset. Ne sanat sayfaları, ne kültür sayfaları var, ne teknoloji ile ilgili önemli şeyler var."
Hasan Cemal'in "Anladığım kadarıyla Türk medyasının genel hallerinden hiç memnun değilsiniz" cevabı üzerine Cumhurbaşkanı Gül, "Teknoloji olarak belki çok ileri, muhakkak çok başarılı şeyler var; ama genel olarak sansasyona dönük bir hava görüyorum" karşılığını verdi. |