Geçmiş yıllarda geçimini ağırlıklı olarak tarımla sağlayan Türk toplumunun, teknoloji ve sanayi ile birlikte çalışma şekli ve sarf ettiği eforunun değiştiği, buna rağmen özellikle yağlı yiyeceklerden oluşan beslenme alışkanlığını sürdürmesinin kalp damar hastalıklarını artırdığı bildirildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Temel Tıp Bölümü Anatomi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kalaycıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kişinin sağlıklı bir yaşam sürebilmesinin, iyi beslenme ve spora bağlı olduğunu söyledi.
Kaliteli yaşam sürmek isteyen bireylerin, sağlıklı beslenmeye özen göstererek, düzenli spor yaparak bu arzularına kavuşabileceğini belirten Kalaycıoğlu, ''Toplumumuzda maalesef yeterli spor bilinci oluşmadı. Spor bir yaşam biçimidir. Gelip geçici bir süreç olarak algılanmamalı'' dedi.
Prof. Dr. Kalaycıoğlu, spor sırasında vücudun beta endorfin ve opioit denilen maddeler ve bir takım hormon salgıladığını ifade ederek, şunları söyledi:
''Salgılanan hormonlar mutluluk hormonudur. Bunlar vücudun ağrısını, sızısını azaltan, kişinin kendisini daha rahat hissetmesini sağlayan hormonlardır. Bu sayede kendimizi daha dinç ve rahat hissediyoruz. Belli bir dönem sonra, spora bağlı vücudu rahatlatan hormonlar bağımlılık yapıyor. Spor, stresle mücadelede en etkili yöntemlerden biridir. Stresi bu şekilde boşaltabilir ve rahatlayabiliriz. Spor yapan kişinin çok istikrarlı olması gerekiyor. Vücudu spora alışan kişi spor yapmadığında sinirlerini daha fazla gerilir.''
''TARIM KÖKENLİ TOPLUMKEN AĞIR BİR BESLENME ŞEKLİMİZ VARDI''
Kalaycıoğlu, geçmişte geçimini ağırlıklı olarak tarımla sağlayan Türk toplumunun, teknoloji ve sanayi ile birlikte çalışma şeklinin değiştiğini, masa başında çalışan sayısının arttığını, dolayısıyla sarf edilen eforun değişmesine rağmen beslenme alışkanlığının değişmediğine dikkati çekti.Yağlı yiyeceklerin sıklıkla tüketilmesi sonucu kalp damar hastalıklarının arttığını dile getiren Kalaycıoğlu, şöyle devam etti:
''Tarım kökenli toplumken ağır bir beslenme şeklimiz vardı. İnsanlar yağ tüketmek zorundaydı, çünkü enerji kaynağı yağdı ve buna mecburdu. Kişi sabah 06.00'da kalkıp, iyi bir kahvaltı yapıp, akşama kadar bağda bahçede çalışıyordu, ancak akşam yemek yiyebiliyordu. Dolayısıyla enerjiye ihtiyacı vardı. Şimdi ise masa başı toplumu olduk, daha çok oturur hale geldik. Yaşantımızı değiştirmemize rağmen, ağır beslenme şeklimizi değiştirmedik. Halen aynı şekilde besleniyoruz. Ancak vücut aldığı besini yakamıyor, yakmayınca birikim yapıyor ve başta kalp damar hastalıkları olmak üzere bir çok problemler ortaya çıkıyor.''Eskiden kalp krizinin yaşlı hastalığı olarak bilindiğini, günümüzde ise kalp krizinin çok genç yaşlarda görülebildiğini vurgulayan Kalaycıoğlu, şunları kaydetti:
''Çünkü beslenmeye bağlı damar tıkanıklıkları oluşuyor. Damarın beslenmesi gereken yer beslenemediği için doku ölümü gelişiyor, bu da kalp krizine yol açıyor. Belki bir çok doku beslenemiyor ama en önemli problem kalp ve beyinde. Biz 'çocuklarımız büyüsün, hasta olmasın' diye onları anlamsız, bilinçsiz şekilde besliyoruz. Bu beslenme alışkanlığı çocukluk döneminden başlıyor ve çocuğun hayatı boyunca devam ediyor.Sağlıklı bir toplum için hepimiz beslenme ve spor alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. En önemlisi de çocuklarımıza doğru beslenme ve spor alışkanlıkları kazandırmalıyız.''
|