NATO Bilgi Sistemleri ve Teknoloji Akademi üyesi ve ODTÜ Enformatik Enstitüsü Müdürü Prof. Naziye Baykal, Türkiye'nin bilişimdeki gelecek vaadeden araştırmalarını anlattı.
Çığır açacak yüzlerce çalışmanın sürdürüldüğü en önemli merkezlerden ODTÜ Enformatik Enstitüsü Müdürü Prof. Baykal bilimdeki değişimi BUGÜN’e anlattı.
Prof. Dr. Nazife Baykal, Türkiye’ye ilk kez sağlık bilişimini getiren kişi. 2003 yılında ODTÜ’de sağlık bilişimi ana bilim dalını kurdu. Türkiye’nin göğsünü kabartan bir bilim kadını. Genetikten savunmaya, oyundan güvenliğe, sağlıktan eğitime yeni Türkiye’nin bilişim sistemi için kilit konumlardan birisinde. Disiplinler ötesi, bir alana tek başına sığmayan yüzlerce çalışmayı bir arada tutuyor. ODTÜ Enformatik Enstitüsü Müdürü. Aynı zamanda siber savaş ve terör uzmanı, NATO Bilgi Sistemleri ve Teknoloji Akademi (ICT) üyesi. Prof. Baykal ile ODTÜ Enformatik Enstitüsü’nde yürütülen çok yönlü eğitim ve araştırma faaliyetleri, bilişim alanındaki güncel gelişmeler ve gelecek vaadeden araştırmalarla ilgili görüştük. Baykal, dünyanın yeni savaş alanının ‘bilgi, taktik ve teknoloji’ olduğu görüşünde. Baykal, “Bir ülke teknoloji olmadan kâğıttan kaplan. Tankla, topla savaş dönemi tamamen bitti” diyor.
- ODTÜ Enformatik Enstitüsü deyince ne anlamalıyız?
Enformatik Ensitüsü’nün en önemli özelliği disiplinler arası eğitim ve araştırma. Yani, temel bilimlerdenmühendisliğe, tıp alanından sosyal bilimlere kadar farklı disiplinlerden gelen öğrencilere, dünyada öne çıkan disiplinler arası alanlarda eğitim ve araştırma olanakları sağlanmakta. ODTÜ’deki bütün öğrenciler öğrencilerimiz, bütün öğretim üyeleri öğretim üyemiz. Yalnızca bilimsel açıdan araştırmaya dayalı, doğru ve güncel bilgiler vermekle yetinmiyoruz, bu bilginin değere dönüşebilir olmasına önemveriyoruz.
- Türkiye’ye sağlık bilişimini getiren ilk bilim insanısınız, bu alanda ne gibi araştırmalar yapılıyor?
Bu bölümümüzde Tıp Bilişimi, Biyosinyal Analizi, KararDestek Sistemleri ve Sinirbilim olmak üzere 4 alt dal bulunmakta. TÜBİTAK ve ODTÜ destekli birçok proje yürütülüyor. Bunlara örnek olarak, biyogörüntü işleme ve sinirbilim araştırmalarını verebilirim. Yürütülen araştırmalardan birinde, depresyon hastalarında beyindeki anotomik yapı farklılıkları tespit edildi. Tıbbi görüntüleme teknikleri üstünde uzmanlaşan arkadaşlarımız, ölümcül hastalıklarda erken ve ayırıcı tanılarınMR gibi görüntüleme yöntemleri ile daha güvenilir konulabilmesi ve bu işlemlerin otomatikleştirilmesi için çalışıyorlar.
- Bu çalışmalar insan hayatına nasıl doğrudan yansıyacak?
Mesela, biyoenformatik programımızdaki bir araştırma grubumuz insan genom bilgisinden faydalanarak kronik hastalıkların klinikte erken tanımlanmasını sağlayacak ve tedavi seçimleri arasında en etkin olanın seçilmesinde yol gösterici olacak genomik biyobelirteçler üstüne çalışıyor. Bu araştırmada, diyabet, romatizmal hastalıklar, alzheimer ve şizofreni gibi hastalıklara özel biyobelirteçlerin tanımlanması ve tanı için kullanılabilecek paneller haline getirilmesinin yanı sıra, doktorlara hastalarının klinik ve genomik bilgilerini bir arada değerlendirmelerine olanak sağlayacak karar destek programları da geliştiriliyor.
DAĞ BAŞINDA CEP’LE KAN ÖRNEĞİ
- Geleceğin sağlık hizmetlerinde bizi nasıl yenilikler bekliyor?
Nüfus yaşlandıkça sağlık hizmetlerinden beklentiler ve maliyetler artıyor.Her zaman, her yerde sağlık hizmetine erişim sağlanması gerekiyor. Ücra bir köşede,madende, uzayda nerede olursanız olun sağlık hizmeti alma talebiniz, hakkınız var. Uzak cerrahi uygulamaları, bunun en önemli örneklerinden. Gün gelecek, mobil aygıtlarla her türlü sağlık hizmeti verilebilecek. Uzaydan ya da bir dağın başından cep telefonunuzla kan örneğinizi gönderebileceksiniz. Yaşlılar ya da engelliler, evlerinden telefonları, televizyonları aracılığıyla her türlü sağlık hizmetine erişebilecek. Giyilebilir sistemler ve sensörler sayesinde kişisel sağlık durumu izlenebilecek. Kan basıncını ölçen iç çamaşırları, kandaki glikoz düzeyinin ölçümü gibi işlemleri gerçekleştirebilen tıbbi robotlar, bu alandaki heyecan verici uygulamalardan bazıları. Sağlık hizmetlerinde eğilim, kişiselleştirilmiş, önleyici ve koruyucu nitelikte ve bu niteliklerin sağlanması, büyük ölçüde mobil ve kablosuz teknolojiler sayesinde olacak.
Hangi bölgede hangi gübre?
- Türkiye genetik alanında çok mu geri kaldı?
Hayır, enstitümüzde bir başka araştırma da sentetik biyoloji ve sentetik gen mühendisliği alanında yürütülmekte. Bu proje sonunda, sentetik biyologlar için deney öncesi aşamada, kullanıcı tarafından seçilen parametrelere göre genetik devrelerini tasarlayabilecekleri yazılım web ortamında sunulacak. Canlı makineler, kimyasal sinyallere insan hücresi gibi renk, ışık ve koku gibi tepkiler veriyor. Gelecekte sulardaki parazitlerin tanınması, hangi bölgede hangi tür gübrenin kullanılması gerektiğinin belirlenmesi gibi alanlarda kullanılacak.
Sesli komuta uyan sanal robot
- Sanki bilimkurgu filmlerinin içinde yaşayacağız.
Bunları biz Türk bilim adamları ile yapıyoruz, sadece Çinliler, Hindistanlılar, Amerikalılar yapmıyor. Ses analizi araştırmalarımız var, işitme engelliler için konuşma terapisinde kullanılmak üzere ses görselleştirme uygulaması, akustik güvenlik sistemlerinde kullanılmak üzere ses kaynaklarının yerlerini üç boyutlu olarak belirleyebilen ve gerçek zamanlı olarak ayrıştırabilen analiz uygulaması, toplantı odalarında, sınıflarda insan dikkatine sahip ve birden fazla kişinin sesli komutlarına yanıt verebilecek sanal robot üzerinde çalışıyoruz.
- Bu habere en çok işitme engelliler sevinecek galiba.
Ses, hayatın ve bilişim sistemlerinin her alanında önemli. Bu araştırmaları yürüten arkadaşımız, işitme kaybına sahip kişilerin restorant gibi gürültülü ortamlarda istedikleri kişileri dinlemelerine olanak sağlayan bir buluşun da sahibi. İşitme cihazları ortamdaki bütün seslerin seviyesini yükseltirken, taşınabilir bu küçük cihaz yardımı ile kişiler gerçek zamanlı olarak kendi istedikleri sesleri seçip dinleyebiliyorlar. Böylelikle, işitme kaybı olan bireylerin gürültülü ortamlarda hissettikleri sosyal izolasyon da ortadan kalkıyor.
- Eğitime yönelik ne yapıyorsunuz?
E-eğitim, teknolojik gelişmelerin kaçınılmaz kıldığı, belki de geleceğin eğitim biçimi olacak olan, ayrıca yaşam boyu eğitim modeli için büyük önem taşıyan bir alan. Matematik ve fen öğrenimini desteklemek amacıyla web tabanlı uzaktan öğrenim uygulaması geliştiriyoruz. Bu sistemle sınıf ve okul sınırlarını aşarak öğrencilere yeni öğrenme olanakları sağlanacak. Sohbet, Messenger ve sosyal ağlardan öğrenciler etkili bir biçimde faydalanacak.
Şüpheli paket paniğine son
- Güvenlik alanında enstitüde yeni bir buluş varmı?
Öğretim üyelerimizce yürütülen bir çalışma ile halka açık alanlarda yaşanan şüpheli paket paniğinin önüne geçilebilecek. Arkadaşlarımız, standart kameraların yanı sıra aynı görüş alanına bakan termal kameralar da kullanarak insanları ve taşıdıkları nesneleri ayrı ayrı algılayarak takip etmeyi başardılar. Canlının ne taşıdığı belirleniyor. Yani, elinde bir bavulla ya da sırt çantası ile gelen bir kişinin bavulu ya da çantayı terk etmesi, başka birine vermesi gibi durumlar gerçek zamanlı olarak tespit edip operatörlere gerekli uyarıların verilebilmesi sağlanıyor. Sistem, otomatik olarak şüpheli şahsı takibe alabiliyor. Sistemin diğer bir uygulama alanı, alışveriş merkezleri için istatistiki bilgiler toplaması. Kişilerin alışveriş merkezine girerken ve çıkarken ellerinde poşet taşıyıp taşımadıkları da tespit edilebiliyor, böylece alışveriş yapan kişilerin yapmayanlara oranının da otomatik olarak bulunuyor.
- Siber terör ve siber savaş uzmanısınız, nedir bu siber savaş?
Bilgisayar ve bilgisayar ağları vasıtasıyla yapılmış kötü niyetli çabaların tümü siber savaş kapsamına girer. Siber savaş, ülkelerarası, kişisel, bölgesel, ulusal olabilir.
- Tankla, topla yapılan savaşlar artık tarih kitaplarında kalan bir nostalji mi oluyor?
Onlar artık tamamen bitti. Bütün üstünlük bilgi, taktik ve teknoloji üstünlüğü. Şu andaki savaş alanlarımız bunlar. Çok önemli bir konu. Bir ülke bu teknolojiler olmadan kâğıttan kaplan. Bir ülkenin önemli altyapılarının güvenliğinin sağlanması oldukça önemli.
- Türkiye bunun farkında mı?
Bu konuda çok çabalar var, TÜBİTAK’ın, üniversitelerin, TSK’nın çabaları var. Bağımsız olarak yapılan araştırmalar var. Türkiye’de bilgi güvenliği kültürünün verilmesi yazım, farkındalığının verilmesi lazım. Böyle bir kültür yok. Halkın da bilgi güvenliğine karşı hassas olması lazım. Kamu ya da orduda değil, halka kadar inen, toplumsal bir bilgi güvenliği farkındalığı oluşturmamız lazım. Biz yakında Savunma Bilişimi doktora programını da açacağız.
|