|
Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Döneminin tanınmış sufilerİndendir. Hayatı hakkında etraflı bilgi bulunmamakla birlikte, Evliya Çelebi, Kayseri'yi ziyareti sırasında, dönemin güvenilir kişilerinden, bu zat hakkında ''Yakın zamanda kerametini görmüş hal sahibi adamlardan yemin ile işiterek yazdık'' dediğine göre, yaşadığı dönem 1550 ile 1650 arasında olmalıdır. Hakkındaki menkıbede ise özetle şöyle denilmektedir. Dönemin bazı çekemez adamlar, Abdi Dede'yi şikayet ederler. Hakkında yalancı şahit de dinletip, mahkemeden öldürülmesine fetva (hüküm) çıkartırlar. Bunun üzerine, yaşadığı tekkesine gidip, kendisi Kur'an okurken alıp, asmak üzere meydana götürürler. Darağacını kurar ve asarlar. Evini yağmalamak için döndüklerinde, Abdi Dedeyi yine dergahında Kur'an okurken bulurlar. ''Bakın şu hale, dar ağacından kurtulmuş'' diyerek yine alıp götürürler. Asmak için getirdiklerinde ilk astıkları Abdi dede, dar ağacındadır. Bu işe şaşırırlar ama, hırs gözlerini kapladığı için kerametin farkına varamazlar. Abdi Dede, asılmak üzere getirildiği bu yerde ilk asılan Abdi Dede'ye, Selamünaleyküm Ya Abdi Hak' der. Darağacındakinden de cevaben ''Ve aleykümüsselam Ya Abdi Sırrı Hak'' diye ses gelir. Buna rağmen, onu da ikinci darağacını kurup asarlar. Tekrar evine dönerler. Bu defa, yine evinde, onu Kur'an okurken bulurlar. O dönemde tekke, dergah ve ev bu gibi ermiş kişiler için aynı mekana ad olarak verilmekteydi. Gelenler, gördükleri üçüncü Abdi Dede getirildiği meydana asılmış yan yana duran iki Abdi Dedeyi görünce selam verir. ''Esselamü aleyküm ya Abdeyn Ümmeti Seyidi Kevneyn der. Cesetlerden cevap gelir ve aleykümüsselam Ya Abdurrahman hu hu'' diye. Caniler bu üçüncüyü de buna rağmen yeni bir darağacı kurarak asarlar...
Kayseri halkı bu olaydan haberdar olunca, ayaklanır. Abdi Dedenin katline fetva vereni ve aleyhinde olanlarla, asılmalarını gerçekleştiren yedi kişiyi teker teker asarlar. Abdi Dedeleri de ipten indirip, yıkar ve üçünü de ayrı ayrı defnederler.... |
|
|
|