tadır.Mezar taşında H. 1 040 (M. 1630) ölüm tarihi olarak yazılmıştır. İncili Çavuş, Türk siyasi ve kültür hayatında esprilerini üstün İnsan zekasının imkanlarıyla donatarak kendisini kabul ettirmiş bir büyük mizah ustasıdır. 0, sözde kara mizah yapmadan ama espriyi Türk İrfan hayatı içerisinde kendi yerine oturtarak vermesini bilen bir halk adamıdır. Saraydaki önemi de buradan ileri gelmektedir. Nasrettin Hoca, nasıl kendi çağında toplumun hiciv duygularını temsil etmişse, İncili Çavuş da bunu espriyle dile getirmiş ve kültürümüzdeki yerini almıştır. Biz İncili Çavuş'un hazır cevaplılığında Kayserilinin aynı özelliklerini bulmaktayız.
İNCİLİ ÇAVUŞ'TAN BİR KAÇ ÖRNEK
Bir yabancı elçiyi padişah kabul edecekti. Bu elçi, ülkesinin çok varlıklı olduğunu göstermek İçin, .ne kadar altın, inci, elmas gibi süs eşyası varsa, bunları üstüne başına takıp takıştırıp huzura çıkmak istedi. Saray görevlileri bu adamın yaptığı garipliğin önüne geçmek istiyorlardı ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hemen akıllarına İncili çavuş geldi :
-Aman çavuş, şu adamı sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap şu haline engel ol
İncili, ''Çaresini buluruz'' dedi. Bir süre düşündü. Sonra atın- inci karışımı sedef kakmalı bir çift takunyayı onun gireceği tuvalete koydu. Adam tuvalete girip bunları görünce şaşırdı. Çıkınca İncili Çavuş 'a sormadan edemedi:
-Altın, inci, sedef kakmalı nalın tuvalete konulur mu? Yazık değil mi?''
İncili, taşı gediğine koyacağı zamanı bulmuştu. Hemen cevabını yapıştırdı :
- Bizim padişahımız böyle süs eşyasına değer vermezle.Elçi, verilen cevabı duyunca, üzerine bakındı, sonra sessizce bunları çıkarıp, huzura girdi...
PARASIZLIK
İncili Çavuş, İstanbul'da bir ara peş parasız kaldı. Karşıya geçip bir arkadaşından borç para istemeye karar verdi. Ama geçmek için kayıkçıya verecek parası da yoktu. Evinden çıktı, düşünceli bir şekilde iskeleye vardı. Bir kayıkçı, bunu kayığına aldı. Nereye gideceğini sordu. İncili Çavuş sağır ve dilsiz numarası yaparak, eliyle karşıyı işaret etti. Kayıkçı, bunu alıp karşıya geçirdi. Buda başka bir yeri işaret etti. Oraya götürdü. Bir başka yeri gösterdi. Kayıkçımızın da sabrı tükenmişti. İnciliye verip veriştirmeye başladı. Ama onu da ineceği yere götürdü. incili, kayıktan inerken. konuşmaya başladı
Gel bakalım kayıkçı evladım. Sen buraya getiresiye kadar bana verip veriştirdin Şimdi Karakola gidelim de şu sövdüklerinin hesabını ver Ondan sonra da ben senin hesabını ödeyeyim. . .
Kayıkçı baktı pabuç pahalıya mal olacak, kıyığı da bıraktığı gibi kaçmaya başladı. İncili de böylece, parasızlığını belli etmeden, arkadaşına ulaşmış oldu. |