Anlatsanız anlamaz, çünkü anlatmak soyuttur, o ise tamamen somut olayları algılayabilir
"Benim Mantığım Sizin Mantığınıza Uymaz."
Sezgilerimle Düşünürüm. Gördüğüm Her Nesne Canlıdır Peşpeşe İki Şeyden Biri, Öbürünün Sebebidir. Cezamı da Ödülümü de Hemen İsterim Çocuklarda; Üç ve altıncı yaşlar arasında işlevsel olmayan kendine özgün bir mantık gelişir.
I) Bu mantık sezgiseldir. Örneğin, objeleri işe yaradıkları şekilde algılar. Bisikleti tarif ederken 'binilen şey', toprakta bir çukur için 'kazılan şey' der. Aynı objeyi farklı mekanlarda, farklı obje imiş gibi algılar. Buzdolabındaki süt başka, biberondaki süt başkadır. Açlıktan ölse, buzdolabındaki sütü içmeyi düşünemez. Ona göre bir kerede üstüste duran 10 tabağı yanlışlıkla kıran bir çocuk, bilerek bir tabak kırandan daha suçludur. Bardağın masadan düşüp kırılabileceğini düşünemez. Ne yer çekimi kanununu bilir, ne de sert silikonun sert zemine vurunca kırılacağını.
Anlatsanız anlamaz, çünkü anlatmak soyuttur, o ise tamamen somut olayları algılayabilir. Deyimlerle ve mecaz anlamlarla hiç işi yoktur. 'Delikanlı' deseniz, 'alnı delik bir insan' hayal eder.
Aşı yapmadan önce uzun uzun aşının faydalarından vs bahsetmek onun tarafından algılanamaz. Oysa bir bez bebeğe, plastik bir enjektörle aşı yapma taklidi yapsanız, o hemen ne demek istediğinizi anlayacaktır.
II) Cansız objelere canlı imiş gibi davranır. Bardak elinden düşüp kırılsa, aynı şekilde düşen bir ikinci bardağın da kırılabileceği yorumunu yapamaz. Anlatsanız bunu da anlayamaz, çünkü bir kuralı diğerine adapte edici iki öğeli basit mantık henüz gelişmemiştir. Sadece onun elinden düşürdüğü bardak kırılmıştır. Ona göre bu, o bardağa özgü bir durumdur. Belki de bardak yorgundur, üzgündür vs. Çünkü ona göre bardak canlıdır.
Eğer bardağı düşürmüş ve bardak kırılmışsa, zavallı bardak mutlaka ya hastadır, ya da işte ona benzer bir şeydir. Annesinin "Bir daha bardağını masanın kenarına koyarsan, yine düşürür, kırarsın." mantığını algılaması mümkün değildir.
Bu gerçeği bilen bir annenin, ikinci kez bardağını masa kenarına koyduğu için kıran çocuğuna, bağırıp çağırması da mümkün değildir. Oysa, çocuğunun mantık gelişme aşamalarını bilmeyen bir anne cephesinde, bu olay;
Ben sana dememişmiydiiiiim!... çığlıkları ile nihayetlenir. Çocuk cephesinde ise;
Kesinlikle bu bardak üzerindeki ördek resminden düşmüştür. Gibi işlevsel olmayan özgün bir mantıktan ibarettir.
III) Bu dönemde çocuğa göre peşpeşe olan olaylar mutlaka sebep-sonuç ilişkisi içindedir. İki olay peşpeşe, ya da birlikte gelişmişse mutlaka aralarında somut bir ilişki kurar; Annesi kaldırımdan, babası araba yolundan yürümüşse, onun için 'tüm anneler kaldırımdan, tüm babalar araba yolundan yürür' olur. Anneanne şeker veriyorsa, şeker ile anneanne arasında mutlaka bir ilişki kurulur. Örneğin, nerede şeker görse, o mutlaka anneannenindir.
- Arabaya binerken 3 yaşındaki kızımın eline 2-3tane şam fıstık tutuşturdum. Az sonra uyuya kaldı. Eve vardığımızda onu usulcacık uyandırdım. Uykulu gözlerle avucunda sıkı sıkı tuttuğu 2 adet şam fıstığına bakarak "Bu fıstıklar da çok uyku getiriyor, canım." dediğini anımsıyorum. İlkokul 3. sınıfa kadar uyku getiriyor diye fıstık yemeği reddetti.
IV) Ceza ya da ödül anında gelmezse, bunlara sebep olan davranış ile bağlantı kuramaz. Anında ceza ve ödül bekler. Suç ile ceza arasına ya da takdir ile ödül arasına soyut 'zaman' faktörünü sokmayın. Onun için kavranabilir olan iki olayın yanyana cereyan etmesidir. Oysa bizler daha önceki suçlarını sıralayarak cezalandırmayı yeğleriz. Bu şekilde, kendi vicdanımızı yaralayan cezanın, haklılık kazanacağını sanırız.
'Sen şimdi eskilerden başlarsın.' diye tartışmalarımıza başlardı eşim. Bence, o da benim yaptığım 'eskilerden başlama huyumu' tekrar ederek bizzat kendisi eskilerden başlıyordu. Çok kere esas tartışma kunusunu unutup, bu cümleye yöneltmişimdir öfkemi.
'Böyle yaparsan sana ceza veririm.' deyip deyip suçlarını biriktirmeyin.
Araya bir hastalık girse, onu hastalıkla cezalandırdığınızı sanabilir. Hastalıkla cezalandıran anne durumuna düşmek, onun gözünde, sizin için kötü bir puandır. Üstelik böyle bir puan almış olduğunuzu, ruhunuz bile duymaz. Kendisini hastalıkla cezalandıran bu kötü anneye o da olumsuz davranışlarla yanıt verebilir.
Onun bu olumsuz davranışlarının altında, vakti zamanında onu hastalıkla cezalandırdığınız gerçeğini anlayamazsınız. Bu 'olumsuz davranışı' 'yaramazlık' olarak nitelendirir üstünde durmaz geçersiniz. Böylece çocuğunuzdaki örselenme devam eder, durur. Bu, onun başka olumsuz davranışlarına yansır.
Doç.Dr. Sabiha Paktuna Keskin Pediatrist, Pediatrik Nörolog Uluslararası Tıp Çocuk Beyin Hastalıkları |