|
ÇOCUĞUNUZUN RUHUNU OKŞAYIN! |
|
|
Günümüzde anne ve babaların başlıca kaygılarından biri, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirebilmektir. Dijital teknolojinin yaşamlarımıza hızlı girişine paralel olarak, yaşamın kendisi de akıl almaz biçimde süratlendi.
Üstelik yaşam mücadelemizin detayları bizden bir önceki neslin dağarcığında da yoktu. Bu nedenle, bizler onların tecrübe mirasından yoksun kaldık. Geçmiş örneklemelerden uzak bir anne babalık işleyişinin, geleceğe yansımalarının neler olabileceğinin belirsizliği de bugünün anne babalarının kaygılarını arttıran faktörler arasında önemli bir yer edindi.
Günümüz anne babalarının iyi birer ebeveyn olma arzusunu kaygıya dönüştürenler arasında şüphesiz teknolojinin yaşama hızlı girişinden başka etkenler de yok değil. Özellikle ülkemiz genç nüfusundaki artışa paralel olarak ortaya çıkan istihdam açığının çocuklarımızın geleceğini olumsuz olarak etkileyecek boyutta olması bunlardan bir diğeridir. Başka bir deyişle ebeveyn olma kaygısını, ‘ekmeğin aslanın ağzında olma’ gerçeği de arttırmaktadır. Bu gerçek karşısında ebeveynler kayıtsız kalamayarak çocuklarına birer gelecek hazırlama sorumluluğu altında sıkıntı yaşmaktadırlar.
Anne ve babaların iyi birer ebeveyn olma arzularını birer kâbusa çeviren faktörler genişletilerek tartışılabilir. Ancak bu yazının konusu sorunları sıralamak değil, çözüm üretmektir.
Şöyle ki: insanın ulaştığı teknolojik gelişmeler ne olursa olsun insanın doğası değişmemektedir. Değişen yaşam koşulları ne olursa olsun, değişen yaşam koşulları ile baş etme çabası mutlaka insanın doğasını dikkate almalıdır. İnsan gerçeğini görmezden gelerek üretilecek her türlü çözüm beraberinde yeni sorunlar getirir.
İnsan yaşamı boyunca çeşitli aşamalardan geçerek, olgunlaşır. Ayrıca, her bir aşama basamağı doya doya yaşanarak kat edilmelidir. Her bir aşamada doyum eksiklikleri, yaşamı süresince kişinin davranışlarını olumsuz yönde etkileyecektir.
Yani, bu aşamaların doyuma ulaşarak kazanılması zorunludur. Öyle ki; bunlar insanın temel ruhsal ihtiyaçlarıdır. Bunlar, kendine ve başkasına güvenmek, kararlı olmak, cinsel kimliğini benimsemek, yönetmek, başarmak ve yarışmaktır.
İnsanın kimlik yapısını oluşturan ruhsal ihtiyaçları ile yeterli ebeveyn olma arasında ne gibi bir ilişki vardır?
Çok önemli bir ilişki vardır. Çünkü insanoğlu temel ruhsal ihtiyaçlarının dama taşlarını doğumdan itibaren ergenlik yaşına kadar yani 12 yaşına kadar kazanır. Bu dönem insanın ailesi ile en yoğun etkileşim içinde olduğu dönemdir. Bir başka deyişle; ailelerin ebeveyn rollerinin en ağırlıklı olduğu dönemdir. Kısacası, ilk 11 yaş kimlik ve kişiliğin temelinin atıldığı en önemli dönemdir ve bu dönemde çocuk esas olarak ailesinin etkisindedir. Üstelik insanoğlunun ruhsal ihtiyaçlarının temellerinin atıldığı kimlik ve kişiliğin ana taslağının kazanıldığı yaşlar oldukça sınırlıdır. Örneğin; başkasına güven; 0–1,5 yaşta, kararlılık; 1,5–3 yaşta, cinsel kimlik; 3–5 yaşta, yönetme; 3–5 yaşta, başarma; 6–11 yaşta ve yarışma ve kendine güven 6–11 yaşta kazanılır.
Görüldüğü gibi insanın temel ruhsal ihtiyaçlarını kazandığı her bir dönem zaman içinde oldukça sınırlı üstelik kısıtlıdır. Burada altı çizilmesi gereken nokta ise; her bir dönemde insanın farklı özellikleri olan bir canlı olduğunun anlaşılmasıdır. Tıpkı bir kelebeğin, yumurta, larva, krizantem dönemleri olduğu ve her bir başkalaşım döneminde kelebeğin bambaşka özelliklere sahip olması gibi, insanın yaşam evreleri de birbirinden farklılıklar gösterir.
Dr Sabiha Paktuna Keskin |
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 27 Eylül 2007 Perşembe 23:28 |
|
|
|
|