Uygulaması beceri, yetenek, kabiliyet isteyen çeşitli çalışma alanları vardır. Bu çalışma alanları için sadece o dala ait yeterli bilgilerin bilinmesi yeterli değildir. O branşda başarılı olabilmek için başka beceriler de gereklidir. Örneğin hekimlikte operatörlük aynı zamanda bir sanattır. Yani uygulaması beceri ister. Diş Hekimliği aynı zamanda bir sanattır, uygulaması ayrı bir yetenektir. Bu şekilde pek çok bilim sanat ve meslek saymak mümkündür. Teorik olarak birey o bilimi bilebilir. Hatta o bilim ile ilgili olarak hoca da olabilir. Fakat o bilimi uygulamak yerine göre ona zor gelebilir. Alanında müstesna bir bilim adamı olabilir lakin uygulaması olmayabilir. Bildiği bir bilgiyi kendi hayatında kullanmamak da ayrı bir konudur. Bazı insanlar vardır örneğin sağlıklı yaşayabilmek için pek çok şey bilebilirler fakat bizzat kendi hayatlarında bu bilgiyi kendileri için kullanmazlar.
Acaba sağlık dersi veren nice kimseler bu öğrettiklerini kendileri değerlendirmekte midirler? Bu bilgisi ile yaşamamaktır. Bu da çok kötüdür. Tehlikelidir ve olmaması lazım gelen bir husustur. Çünkü kullanılmayan bilgi hamallıktır. Ancak burada durum başkadır. Birey o konuda yeterli bilgiye ve diplomaya sahiptir. Ne var ki el becerisi iyi olmadığından bu bildiklerini başarılı bir şekilde yapamazlar. İşte operatörlük, işte diş hekimliği gibi...
Bilmek başka yapmak başkadır. Bu neden olmaktadır? Çünkü kimi konular vardır ki istediğiniz kadar bilin, kitaplarını yazın vs. o işi kendiniz yapamayabilirsiniz. İşte bu sanatın ne olduğunu anlatma konusunda sanırım yeterli bilgilerdir. Bir insan çok iyi bir keman öğretmeni olabilir ama kendisi hayatta belki hiç konser bile vermemiştir. Fakat nice değerli sanatkarlar yetiştirmiştir. Çünkü onun parmakları o derece usta olmayabilir. Bu öğretmen doğruyu, yanlışı çok iyi ayırt edebildiği halde yani hocalığı mükemmel olduğu halde sahneye çakıp konser veremeyebilir. Velhasıl örnekler çoktur.
Burada konumuz "çocuklara söz dinletebilme sanatıdır". Demek ki çocuklara söz dinletebilmek de bir sanatmış. Evet öyledir. Yani çocukları ne kadar iyi tanırsanız tanıyınız, ne kadar doğruyu söylerseniz söyleyiniz, bu söylediğiniz o çocuğun kesinlikle lehine, hayrına da olsa yine de gel gelelim örnekleri sayısız denecek kadar çoktur, çocuklara söz dinletebilmek de bir sanattır. Yani bilgi bilmek yetmez, onu uygulayabilmek için de yetenekli olmak mecrubiyeti vardır.
Buyurun çocuk orada, siz de buradasınız. Haydi bakalım çocuğa dediklerinizi yaptırtınız. Çocukla çok iyi bir etkileşim içersinde ömür sürünüz. Bu herkesin temennisidir Lakin gelgelelim mesele her zaman bu kadarda da basit olmamaktadır. Çocuğun yaşı ne olursa olsun pek çok anne anne, baba, öğretmen, ebeveyn vd. çocuğu yönlendirmede zorluk çekmişlerdir ve de çekmektedirler. Bir baba olmamın dışında 30 yılı aşkın uzmanlık hayatımda bu konuya ilişkin pek çok örnekler görmüş bulunmaktayım.
Evet çocukları yönlendirebilmek öyle kolay bir şey değildir. Yemeğini doğru dürüst yemediği için çevresini üzen çocuklar yok mudur? Her türlü ihtiyaçları karşılandığı halde temiz, güzel odasında dersini çalışmayan ve bunun için de ailesini, öğretmenini üzen öğrenciler yok mudur? Kendisinden ufak yapabileceği bir iş istendiği halde, bin dereden su getiren bunu yapmayan çocuk yok mudur? Bunun dışında da yapma denileni, sanki insanları kızdırmaktan zevk alırmış gibi özellikle yapan çocuk veya çocuklar pek mi azdır? Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Velhasıl nereden bakılırsa bakılsın, çocuklara söz dinletebilmek öyle kolay bir iş değildir. İşin çok ilginç yanı her denileni yapan, lüzumundan fazla sessiz ve sakin çocuklar en az yaramaz, söz dinlemeyen çocuklar kadar endişe vericidir. Hatta onlardan daha çok incelemeye ihtiyaçları vardır. "Aman ne güzel benim çocuğum pek sessiz, otur dersen oturur, kalk dersen kalkar hiç öyle bir söz dinlememesi yoktur, ben pek memnunum" diyorsak, o çocuğu yetkili bir uzmana götürmeliyiz. Çünkü lüzumundan fazla sessiz ve sakin olan çocuklar endişe vermelidir, neden çünkü çocukların ruhsal ve sosyal sağlıkları için çeşitli gelişim evreleri vardır.
Bu çağlarda çocuklar bilhassa söz dinlemez olurlar vs. Bu buhran dönemlerine birinci, ikinci ve üçüncü olarak numara verilmektedir. Yani üç yaş buhran dönemi birinci, yedi yaş buhran dönemi ikinci, on iki yaş buhran dönemi üçüncü buhran dönemlerinin adlarıdır.
Yalnız isimleri bile olay hakkında iyi bir fikir verebilmektedir. Birinci buhran dönemi, ikinci buhran dönemi, üçüncü buhran dönemi, birinci kaprisler çağı, ikinci kaprisler çağı, üçüncü kaprisler çağı, birinci uyumsuzluk, intibaksızlık dönemi, ikinci uyumsuzluk, intibaksızlık dönemi, üçüncü uyumsuzluk, intibaksızlık dönemi, birinci karşı koyma buhran dönemi, ikinci karşı koyma buhran dönemi, üçüncü karşı koyma buhran dönemi, hürriyete karşı birinci atılım, hürriyete karşı ikinci atılım, hürriyete karşı üçüncü atılım dönemi.
Bakınız çocukluk yaşlarına ait bu dönemlerin adları bile çocukların niçin zaman zaman söz dinlemedikleri veya dinlemeyecekleri hakkında ip uçları vermektedir. Eğer çocuğa sözünü dinletmek ve onu yönlendirmek durumuında olan kimseler en azından bu buhran dönemlerinin özelliklerini ve bu çağlarda başarılı uyumlarının esaslarını çocuklar yönünden bilemiyecek olurlarsa işleri zorlaşacaktır. Bu buhran dönemleri hangi yaşlarda başlar ve hangi yaşlarda biter, bu buhran dönemlerinin başka isimleri nelerdir. Bu buhran dönemleri niçin vardır. Bu buhran dönemlerinde çocuk ne gibi psikososyal gelişim evreleri yaşamaktadır.
Kız veya erkek çocukların durumları farklı mıdır? Çocuğun söz dinlememesinde sosyal çevrenin rolü nedir. Şehir çevresinde yahut kırsal yöre de yaşamakta olan çocuklarda söz dinleme yönünden farklılıklar var mıdır? Ailenin nörotik yani sinirli bir yapıya sahip olması ile sessiz, sakin olması, çocuğun söz dinleyip dinlememesinde etkili midir?
Sıcak, ılıman veya soğuk, dağlık yöre çocukları arasında söz dinleme bakımından farklılık var mıdır? Bu coğrafi yerleşim bölgeleri içersinde hangilerinde bu buhran dönenleri daha yoğun geçmektedir? Sefalet, yoksulluk, felalet gibi istenmiyen hallerin çocuğun olgunlaşması üzerinde rolleri var mıdır? Çocuklara söz dinletebilme de bunların önemi nedir?
Anne ve babanın çocuk yetiştirmeyle ilgili olarak aynı paralelde olmaması, birisinin ak dediğine diğerinin kara demesi durumunda, böyle ailelerde çocuğun söz dinleyip dinlememesi nasıl olacaktır?
Çocuğa karşı yumuşak huylu olmak mı iyidir, yoksak çocuğa yüz vermemek, otoriter olmak mı onu yarınlara daha iyi hazırlayabilmek için lazımdır? Pekiyi irsiyetin çocuğun söz dinleyip dinlememesinde, yahut onu yönlendirebilmede rolü yok mudur? Hangi karakter yapısı en iyisidir?
Bu tip suallerle bir kitap oluşturmak mümkündür. Sonuç nereden bakılırsa bakılsın madem ki aile olunmuştur, artık çocuk sadece bedensel yönden değil, psikososyal yönlerden de tanınmalıdır.
Prof.Dr.Kemal Çakmaklı |