|
AZAR VE DAYAK CEZA DEĞİL, ÖDÜLDÜR! |
|
|
Azar ve dayak ile çocuğunuzu cezalandırdığınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bunlar, istenmeyen davranışları azaltmak şöyle dursun onları teşvik ediyor.
İstanbul’un mutena semtlerinde bulunan iki ilköğretim okulunda, yaklaşık 400 çocuğun katıldığı bir anket çalışması yaptık. Çalışma sonuçlarına göre, ailelerin yüzde sekseni çocuklarını azar ve dayak ile eğitmeye çalışıyorlardı. Öte yandan çocukların çoğu, cezalandırılacaklarını bile bile istenmeyen davranışlarını tekrarlamaya devam ediyorlardı. Üstelik, dayak ya da azar ile karşılaşacakları davranışları tekrarlamaktan heyecan duyuyorlardı. Döven ya da azarlayanı öfkelendirerek ondan intikam aldıklarını düşünüyorlar, bu da onları mutlu ediyordu. Daha da ilginci, dayak yemeseler, azar işitmeseler bu davranışları yapmayacaklardı, çünkü bunları yapmaktan dolayı pişmandılar. Çocuklarının istenmeyen davranışlarını ortadan kaldırmak amacı ile ailelerin başvurduğu dayak ve azar, nasıl oluyordu da, o davranışı yapmaktan pişmanlık duyan çocuğu, aynı davranışı yapmaya zorlayabiliyordu?
Davranış biliminde ceza; bir davranışı ortadan kaldıran durum değişikliği olarak tarif edilir. Yani, ortamda öyle bir değişiklik yapacaksınız ki, bir davranış ortadan kalksın, ya da sıklığı azalsın. Ödül ise; bir davranışın tekrarlanmasını teşvik eden durum değişikliğidir. Yani, ortamdaki bir değişiklik ile bir davranışın ortaya çıkmasını arttıracaksınız. Çalışma sonuçlarımıza göre; istenmeyen davranışları arttırıcı özelliklerinden dolayı azar ve dayak, ceza değil ödül etkisi gösteriyordu.
Durum değişikliği, ya ortama bir şey ekleyerek, ya da mevcut bir şeyi ortamdan alarak yapılır.
Örneğin, çocuğun televizyon izlemesine engel olmak, mevcut bir şeyi ortadan kaldırmaktır. Televizyon yasağı, o davranışı engelliyorsa, bu çocuğunuz için bir cezadır. Bu yöntemi uygulamaya devam ediniz. Televizyon yasağı, istenmeyen davranış sayısında hiçbir değişikliğe neden olmuyorsa, televizyon çocuğunuz için, sizin sandığınız kadar önemli bir nesne değildir. Elinden alınması çocuğunuzun davranışlarında bir değişiklik yapacak etkiye sahip değildir. O halde, çocuğunuzu eğitmek için televizyondan başka bir nesne bulunuz. Televizyon yasağı, çocuğunuzun istenmeyen davranışlarında azalma yerine, artmaya neden oluyorsa, öfkelenip yasağın saatlerini arttırmayınız. Tam aksine televizyon yasağını tekrarlamaktan vazgeçiniz. Çünkü bu yasak; ceza değil, ödül olmaktadır.
Çocuk eğitiminde ceza olarak ortamdan bir şey kaldırıldığı gibi, ortama bir şey de ilave edilebilir demiştik. Dayak ve azar, ortama ilave edilen durumlardır. Ancak, araştırma sonuçlarımıza göre, istenmeyen davranışı azaltmak yerine, o davranışı arttırıcı rol oynamaktaydılar. Bir davranışın tekrarını teşvik eden durumlara ödül denir demiştik. O halde, ailelerin başvurdukları azar ve dayak ceza yerine ödül görevi görmektedir.
Dayağı yedikçe zıvanadan çıkan çocukları karşısında, aslında kendileri zıvanadan çıkan ebeveynlerin öfkelerini hisseder gibi oluyorum. Oysa, çocuklarının istenmeyen davranışlarını azaltmayan durumları bir kenara bırakıp, yeni durum aramaları daha doğru olur. Örneğin, televizyon etkili olmuyorsa, bilgisayarını elinden alın, o da olmuyorsa sokağa çıkma yasağı koyun. Yani çocuk için gerçekten anlam taşıyan bir nesneyi, ya da hakkı elinden alın. Siz onun için anlam taşıyan nesneyi ortadan kaldırdığınızda, ya da onun için önemli bir hakkı elinden aldığınızda göreceksiniz ki istenmeyen davranış azalacaktır. Unutmayın ki onun için önemli olan bu hak ya da nesneyi, ancak çocuğunuzu iyi tanıyorsanız keşfedebilirsiniz.
Doç Dr Sabiha Paktuna Keskin
Pediatrist, Pediatrik Nörolog |
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 27 Eylül 2007 Perşembe 23:38 |
|
|
|
|