Mühendis anne adaylarına ithaf olunur !...
Söze anneden mi başlamalı yoksa ona pekte yakışmayan mühendis sıfatıyla mı, oysa annelik ne ulvi bir makam ne güzel bir mevki ve nekadarda yüce bir meslek evet evet yanlış okumadınız meslek; kudsi görevi ‘çocuk yetiştirmek, insan yetiştirmek’, bir neslin inşaası, irfanı olan annelik. Dünyada annelik kadar içinde asil duygular barındıran başka bir meslek grubu daha varmıdır acaba ve bir o kadar zor, zorluğuyla kazancı bir.
İnsanlık "cennet anaların ayakları altındadır" hadisiyle uyarılıyor ve "Kim Kur’an-ı Kerim’i okuyup içerisindeki hükümlerle amel ederse kıyamet gününde anne ve babasına bir taç giydirilir ki, parlaklığı güneşin dünyada evlerdeki parlaklığından daha güzeldir. Ya Kur’an ile amel edene verilecek mükafatı tahmin edebiliyormusun?" (Buhari, Fedailü’l Kur’an, 20) hadisiyle hem evlatlar hemde anne babalar müjdeleniyor. Gelgelelim günümüze yeni dünya düzeni sefaletinde annelik neden olması gerektiği makamda değil ve neden tahtında başka başka oluşumlar hüküm sürüyor.
Birileri annelği horladı, anneliği küçümseyerek sorumluluğundan kaçmak istedi. Dünyevileşen modern insan herkonuda yaptığı kıyımı anneliğe de yaptı. Annelik sadece neslin devamını sağlayan bir meta olarak görülemeye başlandı hatta biyolojik anne babalıkta devren satılık duruma geldi. Hepimiz duyuyor ve yadırgayamıyoruz bile hiç evlenmemiş ama suni döllenme yoluyla 14 çoçuk sahibi olan insanları ve benzeri vakaları. Son teknoloji eseri ne idüğü belirsiz nesiller türetiliyor. Bununla da kalınmadı, annelik içi itinayla boşaltılarak tozlu rafta diğer kavramlarla beraber yerini aldı. Artık annelik sadece biyolojik yönüyle var. Bakıp büyüteni, ilk hocası öğretmeni, arkadaşı, çiğerparesi değil. "Kariyer mi çocuk mu" ikileminde ev ikinci plana atıldı. Allahın verdiği o tertemiz mucize nimeti; anne sütünü bile çok görür oldu bebeğine kimi anneler. Besleme vazifesini çeşit çeşit mamalara, bakma büyütme işini dadılara bıraktı. Anne baba işte, çocuk kreşte, evlerimiz de böylece boşaldı. Halbuki anne sütü kadar besleyici bir mama, anne kucağı kadar şefkatli bir bakıcı olabilir miydi hiç.
Dış ortama korunmasızca salıverilen çocukarın bu hengamede farklı yönelişler içine girmesi de kolaydı artık. Terbiye çağdaş eğitim kurumlarında eritim ve öğütüm basamaklarından sistemli birşekilde geçerek alınır oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "Her doğan çocuk, İslâm fıtratı üzerine doğar. Anne babası onu yahûdi, hıristiyan veya mecûsi (hatta müşrik) yapar." buyuruyor.(Buhârî, Cenâiz 79, 80, 93; Müslim, Kader 22-25)
Neden annelerimiz annelikten istifa etti dersiniz yada kovuldu mu demeliydik. Diğer meslekleri ayaklarının altındaki cennetten daha mı kazançlı gördüler, cennet kokusu saçan çocuklarından daha mı sevimliydi? Kendilerini eve hapsolmuş mu hissettiler, ev hanımıyım demek utanç verir mi oldu? Durup düşünmek gerek. Artık toplumda revaşta olan, itibar gören iyi kötü biryerlerde çalışmaktı anne adaylarımız da bu düzende çarkta yerlerini aldı. Tabi bunlar bir yüzünü oluşturuyor, diğer taraftan eşitlik safsatalarıyla kadın da erkek gibi eve para getirebilmeli olgusu, oysaki evin geçiminden sorumlu olan erkekti. Kadının görevi iktisatlı kullanımdı. Efendimiz (s.a.s) veda hutbesinde şöyle buyuruyor;
"Ey Nâs! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emâneti olarak aldınız. Onların nâmus ve ismetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki haklarınız, âile nâmusu ve şerefinizi kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer onlar sizden izinsiz râzı olmadığınız kimseleri âile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise, örfe göre her türlü (meşru ihtiyaçlarını), yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir."
Kur’an-ı Kerim de "Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler, kadınlar üzerinde kavvâmdırlar. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır." (4/Nisâ, 34) Âyette geçen "kavvâm" kelimesini 'hâkim' diye tercüme etmek yanlıştır. Eğer Allah'ın muradı bu olsaydı, yine Arapça olan "hâkim" kelimesini kullanırdı; ama "kavvâm" kelimesini kullanmış. Bu kelime, Türkçedeki kayyim kelimesiyle aynı köktendir. Kayyim, tayin edildiği kurumu keyfine göre yönetmez. Hakimin gösterdiği doğrultuda yönetir. İşte evi üzerinde "kavvâm" olan erkek de aileyi kendi keyfine göre yönetemez; Allah'ın koyduğu kuralları yürürlükte kılar. Erkekler, kadınların kavvâmı, yani Allah'ın hükümleri çerçevesinde onların yöneticisi ve koruyucusudur."(Ahmet Kalkan, Müslümanın Güzelleşmesi) hal böyleyken erkeklerin bu görevlerini ihmal ve ihlali sonucuda bayanlar her alanda çalışmaya-çalıştırılmaya yıpratılmaya başlandı. Bu ihlale ve ihmale maruz kalan annelerin genç kızlarına nasihatleride değişen dünyayla beraber değişti. ‘Aman kızım benim gibi olma oku, kendini kurtar’ söylemleri anne adaylarının kulağına küpe yapıldı.
Neden annelerimiz kızlarına Hazret-i Fatıma (r.a) gibi bir anne olabilemeyi öğütlemiyorlardı çünkü Hz. Ali(r.a) ruhlu eşleri yoktu. Kur'an'da Rabbimiz şöyle buyurur: "Tertemiz hanımlar, tertemiz erkeklere lâyıktır. Tertemiz erkekler, tertemiz hanımlara lâyıktır." (24/Nûr, 26). "Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun. Onun yakıtı insanlar ve taşlardır." (66/Tahrîm, 6) "Doğrusu, mallarınız ve evlatlarınız bir fitne/sınavdır." (64/Teğâbün, 15) "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden (idare ettiğiniz kimselerden) sorumlusunuz." (Buhârî, Cum'a 11; Müslim, İmâre 20)
Bu ayetler ışığında günümüz insanının yaşayışına baktığımızda; önceliklerin, hassasiyetlerin, bilhassa olmazsa olmazların batı meyilli bir şekilde değiştiği göze çarpıyor.
Ilımlı islam başlığı altında kuranla sünnetle bağdaşmayan sentezlerinde giderek artığı ve islama düşmanlarından ziyade bu algıya sahip kesimlerin daha çok zarar verdiği ortada. Üstad Cemil Meriç’in "Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah: Kalem ve kalem sahiplerine düşen ilk vazife: telaş etmemek, öfkelenmemek, kin kışkırtıcısı olmamamk. Halkı okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak’’ sözü bizlere yol gösterir nitelikte. Ancak “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” diyen Nebinin (s.a.s) ümmeti olarak aldığımız ilmin hangi yollarla,neşekilde ve neye hizmet eder biçimde olduğu konusunda çok fazla düşünmez hala gelmiş durumdayız.
Her çocuk fenni ilimlerden anlayan, ufku geniş bir annesi olmasını arzular ama öncelikle annesi olsun ister. Bir makine parçasına sağdan soldon bakıp görünüşünü çizebilmesinden ziyade ona şefkatle baksın ister. Dadı, bakıcı gözetiminde büyümek yerine evin küçük islam yuvası olmasını ve annesinin kanatları altında talebesi olmak ister. Allah (c.c) buyuruyorki "Bir toplum kendi kendini değiştirmedikçe, Allah ona lütfettiği nimetlerini değiştirecek değildir." (Enfâl sûresi, 8/53).
Sonuç itibariyle toplumun değişmesi onların nüveleri olan ailellerle mümkündür. Neslin kuran ve sünnet temelli inşaasında da annellere büyük görev düşüyor. Duamız evlerin Asrı saadette Erkam bin Ebü'l Erkam’ın evlerinde sahip olduğu fonksiyonları yeniden kuşanması ve darülerkam mahiyetine dönüşmesidir.