Çift kişilik zorlu bir maraton demek olan evlilik hayatında hüsrana uğramamak ve mutlu bir son elde etmek isteniliyorsa elbette iki tarafa da önemli vazifeler düşmektedir.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri; “İnsanın hususen Müslümanın tahassungahı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır.” Demesiyle ailenin hayatımızdaki yerini ve önemini çok güzel ve veciz bir şekilde ifade etmiştir. Demek ki, İslam’da Müslüman erkek ve Müslüman kadının Allah’ın emriyle birleşerek bir yuva kurması, iki taraf için de hem dünya hem ahiret saadeti demektir.
Dünya ve ahiret saadeti elbette, bir bedel ödemeksizin elde edilemez. Çift kişilik zorlu bir maraton demek olan evlilik hayatında hüsrana uğramamak ve mutlu bir son elde etmek isteniliyorsa elbette iki tarafa da önemli vazifeler düşmektedir. Kadına düşen, sadakat ve emniyetle birlikte eşine hürmetin en güzeli ile muamele etmektir. Kadının gösterdiği hürmet ve sadakate bedel Allah, erkeğin kalbinde güven ve derin bir muhabbet yaratır. Yalnız burada önemli olan, kadının, erkeğine olan sadakat, emniyet ve hürmet vazifesini karşılık bulmak için değil; Allah emrettiği için, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yapmasıdır. Bu hususta bu halis niyeti elde edemeyen hanımlar arzu ettikleri saadeti yakalayamazlar.
Erkeğe düşen belki de en önemli şey ise, hanımına merhametle muamele etmektir. Merhametli bir erkek, eşinin kalbinde kimsenin erişemediği bir tahta oturur. Bütün bunlarla beraber eşlerin birbirlerini daima hayra teşvik etmeleri, hayırda hemfikir olup birbirlerine yardımcı olmaları evliliği iki dünya saadeti yapan en mühim sebeplerdendir.
Nikâh, bu minval üzere devam ettiği sürece tarafları günahlardan sakındırmak için de büyük bir vesile olmaya devam edecektir. “Onlar (kadınlarınız) sizin için bir libas, siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz.” (Bakara suresi, 187)
Bu yardımlaşmayı şuurla yerine getiren kadın ve erkeği, Allah elbette azabından koruyacaktır. “İyilikte ve takvada (günahlardan sakınmada) yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” (Maide suresi, 2)
Erkek olsun kadın olsun, her insanın dünyaya gönderiliş hikmeti, ibadettir. Yâni Allah’ı tanımak ve sevmek, O’nun emirleri dairesinde bir ömür geçirmek ve sonunda cennete lâyık bir kul olarak O’na rücu etmek... İşte bu gayenin gerçekleşmesinde kadın ve erkeğin birbirine yardımcı olmaları kaçınılmaz bir esastır. Böylece nikâhla beraber gelen birliktelikleri ölümle de son bulmayacak, ebediyette devam edecektir.
EN BÜYÜK KUSUR, KUSURSUZLUK ARAMAK
İnsanın en büyük kusurlarından biri de ‘kusursuz bir eş’ anlayışıdır. Oysa kusursuzluk, tek olan Rabbimize mahsustur. Kusur, yaratılmış olmanın bir gereğidir. Hem insanoğlunda hem yaratılmış olan bütün mahlûkatta kusursuzluk söz konusu olamaz.
Allah (cc) kelamında mealen; ”Ve her şeyi çift yarattık, olur ki ibret alırsınız” (Zariyat sûresi, 49) buyurmasıyla şu manayı insana hatırlatır: Kâinattaki tüm varlıklar, âciz ve birbirine muhtaçtırlar. Bu sebeple eşey ve çift yaratılmışlardır. Cenab-ı Hakk, çift yaratmış ki, biri diğerinin eksikliğini tamamlasın, ihtiyacını gidersin. Allah (cc) ise; Vâcibü’l-Vücud ve Bâkî olduğundan O’nun eşe, yardımcıya ihtiyacı yoktur.
Her şeyin eş yaratılması, atomlarda artı-eksi, canlılarda dişi-erkek, dünyada dağ-dere şeklinde görünmektedir. “Yeryüzünün bitirdiklerinden, kendi benliklerinden ve daha bilmediklerinden hepsini eşler halinde yaratan çok yücedir.” (Yasin Suresi 36) Atomun en küçük parçaları için bile eşler halinde yaratılış hüküm sürmektedir. Protona karşı eşi anti proton vardır. Elektrona karşı eşi pozitron vardır. Nötrona karşı eşi anti nötron vardır. Maddenin eşler halinde yaratılışı bugün fiziğin en önemli keşiflerinden birisidir…
Görüldüğü gibi, eşeylik yani her şeyin çift yaratılması kâinatta temel bir kanundur. Bu kanun, düzen, birlik ve dengeyi sağlamakla Allah’ın Adalet, Rahmet ve Keremine ayna olmaktadır.
Evlilikte de eşler, birbirlerini tamamlamak içindirler. İki taraf da eksiktir ve bir araya geldiklerinde tamamlanırlar. Demek ki, fıtrata uygun olan bir evlilik, ancak iki tarafın da birbirinin eksik ve kusurunu tamamlamasıyla mümkün olabilecektir. İş bölümü, yardımlaşma ve anlayış neticesinde ailedeki denge sağlanmış olacaktır.
“Ne mutlu o kocaya ki, kadının diyanetine bakıp taklit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur. Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp “ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim” diye takvaya girer.” (Hanımlar Rehberi)
SADECE BİRAZ ZAMAN
Eşlerin birbirini tamamlaması kuşkusuz bir anda olacak şey değil. Zamanla eşlerin birbirlerini tanıması ve evlilikteki tecrübenin artması tarafların birbirlerine karşı olan tahammül ve sabrını artıracaktır.
Yaratılışta eşeylik kanunu olduğu gibi, sabır ve tedric kanunu da vardır. Tedric, bir şeyi yavaş ve itina ile yapmaktır. Nitekim Allah (cc) kâinatı bir anda yaratabilecek kudrete sahip olduğu halde, altı günde yaratmıştır. Kâinatın
milyarlarca sene yaşaması sonucunda nihayet meyvesi olan insan yaratılmıştır. İnsanlık dahi bugünkü haline gelinceye kadar büyük inkılâplar geçirmiştir.
Eşler de kâinattaki bu kanunu sık hatırlamalı, acelecilik belasıyla kişiliklerini ve muhataplarını rencide etmemelidir. Elbette münferit bir hayattan müşterek bir hayata başlamak, -hususen geçiş sürecinde- ciddi bir tahammül ve anlayışı şart kılar. Muhatabımızın her hal ve düşüncesinin bizimkiyle aynı olmasını beklemek, hiç -basit ya da büyük- zıtlaşma yaşanmayacağını düşünmek sadece bir hayal olur herhalde. Aynı anne-babanın evlatları bile farklı düşünce ve tavırlara sahip olabiliyorsa, farklı aile ve kültürlerde yetişmiş eşler, bir takım anlaşmazlıklarını evliliklerine çok görmemelidirler.
Mühim olan temel mefhumlarda ayrı olmamak, İslâm’ın esas konularında zıt düşmemektedir. Olağan üstü farklılıklarda bile işi zamana bırakıp, güzel bir sabır ve tahammül neticesinde fevkalade güzel neticeleri elde etmiş pek çok eşler tanımaktayız.
Son olarak söyleyebiliriz ki; Eşlerin en büyük hayali belki ideali, aşk ve huzurla devam eden bir evlilik saadetidir. Ancak bu idealin gerçekleşmesi bedelsiz mümkün değildir. Sabır her yerde güzeldir; ama aile hayatında bir başka güzeldir. Çünkü aile hayatındaki sabır, en başta iki insanın ve beraberinde onların devamı olan evlatların dünyasını da ahiretini de inşallah cennet kılacaktır.
Ahirette “Keşke sabredenlerden olsaydım!” pişmanlığıyla yanmamak ümidi ve duasıyla…
İnsanın en büyük kusurlarından biri de ‘kusursuz bir eş’ anlayışıdır. Oysa kusursuzluk, tek olan Rabbimize mahsustur.
Kâinattaki tüm varlıklar, âciz ve birbirine muhtaçtırlar. Bu sebeple eşey ve çift yaratılmışlardır.
Cenab-ı Hakk, çift yaratmış ki, biri diğerinin eksikliğini tamamlasın, ihtiyacını gidersin.
|