Anne olmak bir kadının hayatında çok farklı bir evredir. O zamana dek gözetilen biri iken, hamilelikle başlayan annelik sürecinde adım adım gözeten kişi olmaya doğru ilerler.
Anne olmak bir kadının hayatında çok farklı bir evredir. O zamana dek gözetilen biri iken, hamilelikle başlayan annelik sürecinde adım adım gözeten kişi olmaya doğru ilerler. Bir annenin yavrusu olmaktan, bir yavrunun annesi olmaya doğru yaşanan bu geçiş sürecinde, ihtiyaç duyulan davranış örüntüleri de değişir. O vakte değin kendini yöneten, kendi ihtiyaçlarına ve kendi hayatını sürdürmeye adanmış olan bünye, yavrularının iyi durumda olmasına ve onların bakımına odaklanmaya başlar.
Uzun zamandan beri bilim adamları tarafından gözlemlenen bu değişimin biyolojik temeli yakın zamana kadar aydınlatılamamış bir sahaydı. Fakat son yapılan araştırmalar hamilelik, doğum ve emzirme süreçleri boyunca ortaya çıkan heyecan verici hormonal değişimlerin annenin beyin yapısında birtakım değişikliklere neden olduğunu ortaya koydu.
Buna göre beynin bazı bölümlerinde nöronların hacmini arttırdığı, bazı bölümlerde yapı değişikliklerin meydana geldiği görüldü. Bilim adamları beyinde görülen bu biyolojik değişimlerin annenin beyninin anneliğe uygun davranışlar sergilemek amacıyla yeniden biçimlenmesi anlamına geldiğini düşünüyorlar.
Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar annenin beyninde meydana gelen değişimlerin yuva inşa etmek, yavrusunu yetiştirmek ve onları yırtıcı hayvanlardan korumak gibi annenin annelik görevlerini yerine getirmesine zemin oluşturduğunu ortaya koyduğu gibi; bazı değişimlerin de hafıza, öğrenme, korku ve strese verilen tepkileri kontrol etmeyle ilgili olduğu sonucuna vardı.
Örneğin, fareler üzerine yapılan bir çalışma, anne farenin avını yakalamada diğer farelere göre daha başarılı olduğunu ortaya koydu. Avcılık kabiliyetinin yanında, anne farelerin yiyecek arama ve bulma beceresinin de daha ileride olduğunu ortaya koyan bu çalışmaya göre, anneliğin getirdiği değişimler fareler yaşlanana dek sürüyor.
Peki insanlar açısından durum ne?
Toronto Üniversitesi’nden Alison Fleming, annelerin hamilelik döneminden itibaren beş duyularının hassasiyetlerinde artış olduğunu ortaya koydu. Anneler bu sayede küçük bebeklerinin kokularını ve seslerini ayırd edebilir hale geliyorlar. Fleming’e göre anneler doğum sonrası yüksek seviyedeki ‘cortisol’ hormonu sayesinde bebeklerinin kokularına daha fazla dikkat kesildikleri gibi, onların ağlama seslerini de daha duyarlı oluyorlar. Normalde stresle birlikte ortaya çıkan ve insan sağlığı üzerinde yıkıcı etkileri olan ‘cortisol’ tam tersine annede son derece işlevsel ve faydalı bir rol yükleniyor. Cortisol hormonu seviyesi yükselen anne, hormon sayesinde dikkati, uyanıklığı ve duyarlılığı arttığı için bebeğine karşı görevlerini çok daha başarıyla yerine getirebiliyor.
Anneliğin hormonlar ve beyin yapısı üzerinde yaptığı değişimlerin etki süresine gelince, bu konuda en çarpıcı bulgu Boston Üniversitesi’nden Thomas Perls ve arkadaşlarından geldi. Hamilelik yaşına ilişkin yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, kırklı yaşlarda hamile olan kadınların yüz yaşına kadar yaşama ihtimalleri erken yaşlarda hamile olanlara göre dört kat daha fazla. Perls’in bu konudaki yorumu, kırklı yaşlarında hamile olan kadınların daha yavaş yaşlandığı yönünde. Bunun muhtemel sebeplerinden birinin, hamilelikte yaşanan hormonal değişikliklerin menopoz devresinde ortaya çıkan yıkımları dengelemesi olarak düşünülüyor.
Tüm bu bilgilerden sonra, anneliğin kadınların sağlığını deformasyona uğrattığı şeklindeki genelgeçer kabulün ne kadar hatalı olduğu da görülmesi gereken bir başka nokta. İlâhî hikmet, bir canlı dünyaya getiren annenin annelik görevini yerine getirebilmesi için, onu olduğundan daha dayanıklı ve sağlıklı kılıyor.
Melike Karay
KAYNAK:
The Maternal Brain,Scientific American |