|
|
Normalde yatakta olması gereken saatte bir aile dostumuzun evinde yemekteyiz.
4,5 yaşındaki oğlum misafir oldugu evin antresinde yerde yatmakta ve “uykum geldii” diye mızmızlanmakta.Tabağımızdaki balıkları hızlıca yutup eve kaçmak için adım atarken oğlanın uykusu hepten bastırdı. Bir süre sonra devreler yanınca sırasıyla“eve gitmek istemiyorum, burda yatalım, kitapçıya gidelim, parka gidelim” şeklinde birbirinden abuk teklifler sunmaya başladı. Hane halkının şaşkın bakışları altında oğlanın uykusunu açmayalım diye uçarak eve gittik. Arkamızdan “yazık yaa çocuğu ne kadar erken yatıyor, kendi duzenlerine uydramamışlar çocuğu” diye düşünüp halimize acdıklarından neredeyse eminim.
Eve geldiğimiz sırada devreler çoktan yandıgından yatmaya ikna edemedikçe oflama poflamaya başladım. Bir an önce yarın olsa da okula gondersem hissiyle “allahım neden anne olmak bu kadar zor?” hissi kıran kırana bir çatışmaya çoktan girmişti bile. Neticede doyasıya sevdiğimi soyleyemeden, soylemeyi bırak hissedemeden, çocuktan kurtulmak ister gibi bir duygu eşliğinde uyuttum. Kaldık vicdan azabımla başbaşa. Hayalimdeki annelik bu değildi. Hani çocukların hep cıvıldadığı mısır gevreği reklamı tadında yaşayacaktık?
Bebeklerin uyku düzenlerini konuşurken “benim kızlarımın hepsi iyi uyurdu” dedi. “Aaa ne güzel uyanmıyor demek” dedim. “Yok canım 4-5 kere uyanıyor ama ben kendi duzenime uydurdum.Gece 11 gibi yatırıyorum, sabah 10-11 gibi kalkıyor” Oğlum bebekken geceleri 3 kereden fazla uyanınca tek duam şuydu: “Yolda yuruken motor falan yavaşça çarpsa da hastanede narkozla da olsa 8 saat uyusam.”
Çocuğumun gece 11de falan uyuması ihtimali ise başlı başına intihar sebebi olurdu sanırım. Bu ve bunun gibi başka sohbetlerden sonra anladım ki bebeklerin hemen hemen hepsi aynı. Anne sütü alan bebekler sık uyanıyor; 2 yaş gibi çoğununun mottosu “ inadım inat, totom iki kanat” oluyor; hepsi az ya da çok yemek seçiyor, hepsi kreşin ilk senesi çok hastalanıyor vs vs…
Farklı olan bizleriz. Dayanma gücümüz ve en önemlisi ön bilgimiz. Bizi asıl yoran gece 5 kere uyanmak değil de “artık filanca aydaki bebeğin gece boyu uyuyor olması lazım” bilgisinin ve bunu başaramamış olmanın verdiği ağır mağlubiyet hissi. O bilgiyi beynimizden siliversek kuş gibi rahatlayacağız oysa. Ya da “feşmekanca aydaki bebeğin günde şu kadar gram hedehödö yemesi lazım” , “%75 persentilde doğan bebeğin daha düşük persentile inmemesi gerek, her ay bilmem ne kadar gram alması gerek” gibi bilgilere rağmen bunu başaramamış anne olmak bizi dağıtan. Fakat biliyoruz. Ve ne yazık ki bilmek lanetlenmektir.
|
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 09 Ocak 2013 Çarşamba 12:46 |
|
|
|
|