Gebelik, depresyonun ortaya çıkması riskini artırmazken, doğum sonrası dönem bu riski artırıyor.
Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Meram Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Uğuz, kadınlarda depresyon riskinin doğum sonrası dönemde, normal dönemlere göre ortalama 4 kat daha fazla olduğunu söyledi.
Uğuz, kadınlarda doğum sonrası dönemin psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkması, alevlenmesi ve tekrarlaması açısından en riskli dönem olduğunu belirtti.
Bu dönemde depresyonu tetikleyen etmenler arasında, gebelik aşamasındaki yoğun stresin dikkati çektiğini dile getiren Uğuz, depresyona yol açan diğer önemli faktörün de geçmişte yaşanmış psikiyatrik rahatsızlıklar olduğunu açıkladı. Sosyal destek azlığı risk faktörü
Kadınlar arasında gebelik döneminde depresyon görülme oranının yüzde 5, doğum sonrasındaysa yüzde 10 civarında olduğu bilgisini veren Uğuz, "Gebelik, depresyonun ortaya çıkması riskini artırmazken, doğum sonrası dönem bu riski artırıyor. Normal dönemlere göre, doğum sonrası depresyonun ortaya çıkma riski ortalama 4 kat daha fazla" diye konuştu.
Doğum sonrasında bebekte ortaya çıkabilecek komplikasyonlar, ciddi sağlık sorunları ve sosyal destek azlığı, ilk kez doğum yapılması, ailede depresyon hastalığı olmasının birer risk faktörü olduğunu vurgulayan Uğuz, "Doğum sonrası dönemde aile desteği çok önemli" dedi. Depresyona benzer belirtiler de yaşanabiliyor
Gebelik dönemini yoğun stres altında geçiren annelerin, doğum sonrasında mutlaka hekim desteği almaları tavsiyesinde bulunan Uğuz, geçmişte ruhsal rahatsızlık yaşanmışsa bunun da kontrol edilmesi gerektiğini aktardı.
Uğuz, annelerin yaklaşık üçte ikisinin doğumdan sonra depresyonu andıran fakat depresyon olmayan bazı belirtiler de yaşayabileceğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Mesela ağlamalı hal, gerginlik, uyku düzeninin bozulması, huzursuz hissetme, moralsizlik olabilir. Bu, çok şiddetli olmadığı, annenin bebeğine bakımını bozmadığı ve ailenin huzurunu etkilemediği sürece genellikle bir hafta içinde kendiliğinden geçebiliyor. Bu tür belirtileri olanların hekime başvurmasında yarar var. Çünkü bunların yüzde 20'si depresyona dönüşebiliyor." Annelerde yetersizlik düşüncesi oluşabiliyor
Depresyonu tetikleyen etmenler arasında, annelerin çocuk odaklı kaygıları, yetersizlik düşünceleri, iyi bir anne olup olamayacağına dair kaygıların olduğunu anlatan Uğuz, "Doğum sonrasındaki depresyon çok uzadığı takdirde anne-çocuk arasındaki duygusal iletişim çok ciddi anlamda sekteye uğrayabiliyor. Annenin depresyon geçirmesi, yalnızca doğan bebeği değil, ailedeki diğer çocukları da olumsuz etkileyebilmektedir" ifadelerini kullandı.
Uğuz, depresyon tedavisi sırasında bazı annelerin "Ben emziriyorum, bu yüzden depresyon ilacı kullanamam" şeklindeki yaklaşımlarının doğru olmadığına değinerek, "Eğer annenin klinik olarak tedaviye gereksinimi varsa mutlaka ilaç tedavisinin uygulanması gerekir. Eğer ilaç verilmesi gerektiği halde verilmiyorsa, annenin ruh sağlığı olumsuz etkilenebiliyor. İntihar girişimine kadar varabilen depresyon durumları olabiliyor. Çoğu hasta aynı zamanda emzirirken antidepresan ilaç kullanabilir" dedi.
|