Güneşin altında gerçekten de yeni bir şey yok, her şeyin bir eski versiyonu aranırsa mutlaka bulunuyor.
“Tarih fısıldayan adam” lakaplı ünlü araştırmacı Tom Standage’ın “Duvara Yazmak: Sosyal Medyanın İlk 2000 Yılı” adlı kitabından öğrendiğimize göre, sosyal medyanın ve interneti oluşturan iletişim sisteminin kökeni eskilere, antik Roma dönemine dayanıyor.
BÜTÜN YOLLAR ROMA'YA ÇIKAR
Önce tabletten başlayalım... Standage şunları anlatıyor: “Eski Romalıların da bir tür iPad’leri vardı. Üzeri balmumundan bir tabakayla kaplı bu ahşap tabletlerle gezer, gerektiğinde notlar alırlardı. İşleri bitince de tabletlerini hafifçe ateşe tutarak balmumunu yumuşatır, yazdıklarını silerlerdi. Tabletlerin büyüklüğü duruma ve ihtiyaca göre değişiyordu. Almanya’nın Köln şehrindeki bir müzede elinde akıllı telefon büyüklüğünde bir tablet tutan Romalı kadının mozaiğini görebilir hatta hediyelik eşya dükkânından tabletin bir replikasını satın alabilirsiniz.”
Demek ki gerçekten de bütün yollar Roma’a çıkıyormuş. Standage’a göre eski Romalılar internete benzeyen bir sistemle iletişim kuruyormuş: “Memlekette olup bitenleri öğrenmek isteyen zengin bir Romalıysanız, kahvaltıdan önce hizmetkârınızı forum denen alana yolluyor ve bir ‘acta diurna’, yani üzerinde günün haberleri yazılmış tablet aldırıyordunuz. İlginizi çeken bir haber olursa ve onu bir arkadaşınızın da okumasını istiyorsanız, yazılanları kopya ettiğiniz bir papirüsü, yine hizmetkârınız aracılığıyla, gönderiyordunuz.
ESKİ ROMALILAR BİLE ‘ARO’ DİYORDU
Bu iletişim şeklinin fikir babası, Romalı devlet adamı ve yazar Cicero’ydu. MÖ 56’da Pompeius, Caesar ve Crassus’un kurduğu yeni birlik için çalışmaya başlayan Cicero, devletin çeşitli kademelerindeki muazzam kirlenmeye şahit olduktan sonra MÖ 51 yılında, merkezi terk ederek bugün Akşehir yakınlarında bulunan Kilikya’ya vali olarak atanmayı talep etti. Amacı Roma’dan uzaklaşmak, biraz nefes almaktı. Tabii siyasi arenanın kirli dinamiklerini de merak ediyor, kapalı kapılar ardında neler olup bittiğini öğrenmek istiyordu. Böylece eski adamlarından ve arkadaşlarından güvendiği birkaçını gizlice gelişmiş bir bilgi ağı kurmakla görevlendirdi. İşleri gereği çok seyahat eden tacirler, askerler, seyyahlardan da yararlandı.
Sosyal medyada bugün kullanılan ARO tarzı kısaltmaları eleştirenlere duyurulur: Antik Romalıların bile “ARO” dediğini düşünürsek, kısaltmalara kızmak lüzumsuz.
DÜNYAYI DEĞİŞTİRME POTANSİYELİ TAŞIYAN MEKANLAR
Tarihin çeşitli dönemlerinde sosyal medyaya çok benzeyen iletişim ağlarına bir örnek de 17. yüzyılda İngiltere’de arka arkaya açılan yüzlerce kahvehane, yani coffeehouse. Sırf kahve içmek için değil; son yayınları ve adları henüz gazete olmayan gazeteleri okumak, son günlerin en taze dedikodularını paylaşıp tartışmak için de gidilirmiş. Sınıfsal ayrımların gözetilmediği bu mekânlara zenginler ve siyasetçiler de gelir; hem kendilerine gelen mektupları alır hem de tanıdıkları, tanımadıkları insanlarla konuşurlarmış. “Tematik” olanlar da varmış, bazılarında sadece siyaset, bazılarında ekonomi, bilim ya da edebiyat tartışılırmış.
“Şimdi bu kahvehane ruhu bazı sosyal medya platformlarında yeniden doğdu” diyor Tom Standage. “Tek fark birinde konuşmaların gerçek diğerinde sanal olması. Ama ikisi de dünyayı değiştirme potansiyeli taşıyor.” Örnek olarak da tek bir tweet’le başlayan ve bugün dünyanın her yerinden biyologların buluşup bilgi paylaşmasını sağlayan sosyal medya ağı OpenWorm’u gösteriyor
650 MİLYAR DOLAR
Sosyal medyanın üretkenliğin önünde bir engel teşkil ettiği hep söyleniyor. Bir araştırmaya göre, Facebook, Twitter ve benzerlerinin kullanımının ABD için ekonomik maliyeti yılda 650 milyar dolarmış.
SOSYAL MEDYAYI ESKİLER DE ELEŞTİRİYORDU
Bugün sosyal medyaya yönelik itirazların benzerleri o tarihlerde İngiltere’deki kahvehanelere de yöneltilmişti. Cambridge’li avukat Roger North 1673 tarihli “İngiltere’nin başındaki büyük bela” başlıklı broşüründe, “Başlangıçta bir yenilikti ama sonradan zaman israfından başka işe yaramadıkları anlaşıldı. Genç beyefendilerin yıkımı sayılması gereken bu mekânlarda ne kafa kaldı ne fikir” demişti. Oxford’lu akademisyen Anthony Wood ise 1677’de, “Ülkede ciddi ve sağlam bir eğitim sistemi kalmamasının gerçek sebebini biliyor musunuz? Gençler tüm zamanlarını kahvehanelerde geçiriyor da ondan” diye özetleyebileceğim bir makale yayınlamış. Tam da internetin günümüzdeki huysuz eleştirmenlerinin yapacağı gibi...
|