Besin alerjisi genellikle çocukluk yaş grubunda görülen bir alerji tipidir. Alerjinin kendine özgü bir yürüyüşü vardır.
Besinlerin doğal antijenlerinin neden olduğu reaksiyonların yanı sıra, antioksidan, tatlandırıcı, renklendirici, kıvam verici ya da koruyucu olarak besinlere eklenen katkı maddelerine bağlı gelişen reaksiyonlara da sık rastlanmaktadır. Bugün besin endüstrisinde kullanılmakta olan 3 bin civarında katkı maddesi bulunmaktadır. Katkı maddelerinin neden olduğu reaksiyonların nedeni çoğu kez açık değildir ve sıklıkla da immünolojik mekanizmalarla açıklanamamaktadır.
Bundan başka yiyeceklerimizin içerisinde değişik mikroorganizmalar, toksinler, ilaçlar, hormonlar ve enzimler de bulunabilmektedir. Tüm bu maddeler immünolojik yoldan başka, çok sayıda değişik mekanizmayı harekete geçirerek birtakım istenmeyen etkilere yol açabilmektedirler.
Besin alerjilerinin toplumdaki sıklığı yüzde 0.3 ile yüzde 8 arasında değişmektedir. En sık alerjiye neden olan besinler inek sütü, soya, yerfıstığı, deniz ürünleri, yumurta beyazı, buğday ve diğer hububatlardır. Bunların yanı sıra birçok yiyecek potansiyel olarak farklı insanlarda alerjik olabilir (tahin, susam, domates, kakao, çilek, muz, portakaldan yulaf, arpa, çavdara kadar). İnek sütü alerjisi bebeklerde en erken görülen alerji tipidir. İnek sütünün içinde bulunan proteinlere karşı gelişir. Genellikle genetik olarak alerjik zemini olan şahıslarda daha sık görülür.
Besin alerjilerinin belirtileri alerjen alındıktan sonraki ilk dakikalarda ya da 1-2 saat sonra ortaya çıkabilir veya 72 saate kadar gecikebilir. Anaflaksi dediğimiz ani reaksiyonlar solunumu bozarak hayatı tehdit edebilir. Bunun haricinde besin alerjileri deri, solunum veya mide bağırsak belirtileri ile kendini gösterebilir. Deri döküntüleri, astım tarzında hışıltılar olabilir. Alerjenle karşılaşan mide bağırsak sistemi de alerjene kusma, ishal veya kabızlık şeklinde belirtilerle cevap verir.
Bu bebeklerde gastroözofageal reflü bulguları olabilir, ince bağırsaklarda emilim yapan hücreler bozulduğu için ishal olur ve bebeğin büyüme gelişmesi etkilenebilir, kalın bağırsakta yaralar olabilir ve sümüklü kanlı kakalar görülebilir. Bu bebeklerde makat bölgesinde kızarıklıklar, tekrar eden pişikler görülebilir. Deri bulguları olmadan sadece mide bağırsak bulguları ile de hastalar karşımıza gelmektedir.
Anne sütü ile beslenen bebeklerde besin alerjileri genellikle ek gıdanın başlandığı 6. aydan sonra görülür. Ancak annenin yoğun olarak alerjenle beslendiği durumda anne sütünden de alerjen geçebilmektedir. Besin alerjileri kanda veya deri testinde alerjenin saptandığı İgE’ye bağlı veya kan ve deri testinde hiçbir bulgunun gösterilemediği Non İgE tipinde olabilir; Non İgE tipi besin alerjileri besin proteinine bağlı enterokolitler, proktokolitler ve besin proteinine bağlı enteropatilerdir.
Besin proteinine bağlı enterokolitler süt proteinlerinin haricinde birçok katı besinle de olabilir. Bu klinik tablo sadece inek sütü ve soyaya karşı değil, tahıllara (mısır, buğday, arpa, çavdar) pirince, hindi, tavuk, yumurta, ete, mercimeğe, çeşitli sebzelere, meyvelere ve deniz ürünlerine karşı da gelişebilmektedir. Sorumlu sebzeler çoğunlukla tatlı patates, kabak, çalı fasulyesi ve bezelyedir; muz, çilek, domates, portakal gibi birçok sebze ve meyve de etken olabilir. Besin alındıktan yaklaşık iki saat sonra başlayan kusma ve ishal, sıvı kaybı, bazen şok durumu olabilir. Genellikle 9 aydan küçüklerde, başka hastalıklar bertaraf edildikten sonra, sorumlu besinin alınmasından 6-24 saat sonra bulguların ortaya çıkması ve gıdanın diyetten çıkarılmasıyla semptomların düzelip, tekrar verilmesi ile bulguların yinelemesi (bazen aynı gıdanın birkaç kez verilişinden sonra da semptomlar ortaya çıkabilir ) tanı koydurucudur. Bu hastaların % 18-30’unda hastalık sürecinde İgE ye bağlı besin alerjisi de gelişebilir.
Besin proteinine bağlı proktokolit çoğunlukla yaşamın ilk 6 ayında, inek sütü proteinine karşı gelişmektedir. İlk bulgu genellikle mukusla karışık kanlı dışkılamadır. Bu hastalarda BPBES’li hastaların aksine, genellikle büyüme ve gelişme geriliği yoktur. ( BPBE: Besin proteinine bağlı enterokolit ) Non-İgE bir besin alerjisi olan proktokolitte de şüpheli besinin diyetten çıkarılması ile kanamanın durması ve daha sonra tekrar başlanması ile kanamanın olması tanı koydurucudur. Diyete rağmen kanamanın devam ettiği durumlarda başka hastalıklar düşünülmelidir. Bu hastalarda çoğunlukla yanlış teşhis olarak bağırsak enfeksiyonu düşünülerek antibiyotik kullanılmakta bu da kalın bağırsak içindeki kolit durumunu arttırmaktadır.
BPBE hayatın ilk yıllarında başlayarak, kronik ishal tablosu ile giden, ciddi büyüme gelişme geriliğine neden olan bir tablodur. İlk altı ayda bebeklerin henüz bağışıklık sistemi gelişmediği için besin alerjilerinde, laboratuar olarak teşhis her zaman mümkün olamayabilir onun için klinik tanı önemlidir. Daha sonraki dönemlerde spesifik İgE testleri ve deri testleri daha değerlidir. Ancak ciddi belirtileri olan hastalarda yine de yapılmalı, negatif ise tekrar edilmelidir. Tedavide alerjen diyetten çıkarılır. Emziren annenin de diyeti ona göre ayarlanır. Başlangıçta anne sütü kesilmez gerekirse annenin diyetinden alerjen veya alerjenler çıkarılır. Hayatın ilk yıllarında çok değerli besin olan anne sütü ile devam edilebiliyorsa mutlaka onunla devam edilmelidir. Ancak anne diyetine rağmen bulguların devam ettiği olgularda inek sütü proteini içermeyen (protein ağırlıkları azaltılmış) mamalar kullanılır.
Eğer mama kullanılıyorsa inek sütü proteini içermeyen mama kullanılır. Soya proteininin ve keçi sütünün inek sütü ile çoğu kez çapraz reaksiyon gösterdiğini unutmamak gerekir, bu ürünlerin başlangıçta bebek beslenmesinde yeri yoktur. Tedavide ağır olgularda amino asit bazlı formula mamalar kullanılmalıdır. Daha hafif vakalarda yoğun hidrolize mamalar kullanılabilir, ancak bu mamalara karşı da alerjik reaksiyonlar gelişebilmektedir.
Hayatın ilk yıllarında beslenme çok önemlidir, bu nedenle annenin abartılı bir diyet yapması çocuğun beslenmesini bozabilmektedir. Bu tip hastalarda anneye ve çocuğa kalsiyum, D vitamini ve demir takviyesi yapılması gerekir. Özellikle alerji yükü olan bebekler ek gıdaya başlarlarken dikkatli olunmalıdır. Yeni başlanan besinler az verilmeli ve reaksiyonlar gözlenmelidir. Yumurta akı bir yaşından önce başlanmaz. Ek gıdaya başlarken önce sebze çorbası ve tahıllar az az deneyerek verilmelidir. Peynir ve yoğurt, daha sonra da yumurta dikkatlice, yavaş yavaş arttırarak başlanır. Alerjisi yüksek olan bebeklerde doktor gözetiminde yükleme yaparak sorumlu gıda başlanabilir. Alerjen olan besin yine doktor bilgisinde azar azar başlanarak vücudun bu besini tolere etmesi sağlanabilir. İnek sütü alerjisi bir yaşında yüzde 56, iki yaşında yüzde 77, üç yaşında yüzde 87 hastada düzelmektedir. Süt ve yumurta alerjileri yaşla birlikte genellikle düzelmekle birlikte, fıstık ve kabuklu deniz ürünlerine karşı gelişen alerjiler yaşam boyu sürebilir. İnek sütü alerjisi olan bir hasta alerjeni almaya devam ederse büyüme gelişmesi bozulabilir. Bazı hastalarda kalın bağırsakta iltihaplı bağırsak hastalıklarına yol açabilir. Bazen de solunum alerjilerini tetikleyebilir.
|