|
Toprağın Baş Düşmanı Erozyon |
|
|
Toprağın Baş Düşmanı Erozyon
Erozyon nedeniyle Türkiye'de her yıl 500 milyon ton toprak yok oluyor. Her yıl Kıbrıs adası büyüklüğünde toprağın kaybedilmesine sebep olan erozyonun Türkiye'de ortaya çıkardığı tablo hiç de iç açıcı değil. Aslında tüm dünya topraklarını tehdit eden erozyonun Türkiye'de meydana getirdiği tahribat, normal değerlerin oldukça üstünde. Araştırmalar, Türkiye'deki erozyonun normal erozyondan 18-20 kat fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Erozyon, yeryüzündeki ana maddenin, yani toprağın çeşitli etkenlerle alınıp taşınması olarak tanımlanıyor. Çevre ve Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü'ne göre, erozyonun oluşmasının birçok sebebi bulunuyor. Bunlardan biri olan iklimin erozyon üzerine etkisi, yağış, sıcaklık ve rüzgarla gerçekleşiyor. Bu etkilerin içinde en önemlisi yağış. Yağışın da şekli, şiddeti ve süresi, erozyona farklı etkiler yapıyor. Ayrıca sıcaklık, yağışların çeşidini, toprağın donmasını ve nem muhtevasını etkiliyor, dolayısıyla erozyonun şiddetinde de etkili oluyor. Doğu Anadolu Bölgesi'nde toprağın 50 santimetreye kadar donması ve sıcak havalarda gevşemesi, diğer bölgelerde ise yağmur ve rüzgar, erozyon açısından önemli. Türkiye'nin coğrafi konumu dolayısıyla özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaz kuraklığı ve yağış azlığı diğer bölgelere göre daha fazla. Bu sebeple bitki örtüsü zayıf olan bu bölgeler, Türkiye'nin erozyondan en çok etkilenen bölgeleri. Zira kurak ve yarı kurak sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı oluyor.
EROZYONU ARTTIRAN FAKTÖRLER Çevre ve Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü yetkililerine göre, erozyonun bir başka sebebi de topografya. Yamacın eğim ve uzunluğu, erozyonda etkili topografik etkenler. Erozyonun şiddetine ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına sebep olan faktörlerin başında eğim geliyor. Türkiye arazisinin eğimli ve engebeli olması, orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğuruyor. Doğal dengenin bozulması sonucu, hızla toprakların aşınması süreci başlıyor. Erozyonun şiddetli biçimde devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik yapı, yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkıyor.
Türkiye'de jeolojik ve toprak yapısının genellikle pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla direnç göstermeyen taneli, tortul ve volkanik olması ise, erozyonun başka bir sebebi. Türkiye'de toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini, şiddet ve seyrini, jeolojik yapıyı oluşturan ana materyalin yapısı, bünye özelliği, yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fiziksel ve kimyasal özellikler belirliyor. Ayrıca, kurak ve sıcak iklim şartları altında Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiş bulunuyor.
Çıplak arazilere oranla bitki örtüsü ile kaplı arazilerde, erozyon daha az meydana geliyor; çünkü bitki örtüsü yağışın miktarını, şiddetini ve mekanik etkisini azaltıyor, kökleriyle toprağı sarıyor ve taşınmasını önlüyor. Orman toprakları ise suyun akış hızını azaltıp toprağa sızmasını arttırarak, erozyonun şiddetini düşürüyor. Bitki örtüsü ayrıca, toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura karşı koruyor. Özellikle de orman ölü örtüsü, en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir kapasiteye sahip bulunuyor.
Bitki örtüsü erozyonun önlenmesinde bu kadar önemli bir yere sahipken, Türkiye'de ormanlar, şuursuz ve usulsüz faydalanmalar, otlatma, tarla açma ve çarpık sanayileşme gibi sebeplerle tahrip ediliyor. Mera gibi görülen orman alanlarında, herhangi bir izin almaya gerek görmeden, gelişigüzel hayvan otlatmacılığı sürüyor. Her yıl meydana gelen yüzlerce orman yangını ile de binlerce hektar alan yanarak kül oluyor. Yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalması sebebiyle erozyon hareketleri de hızla artıyor. Yeşil örtünün bir anda yangınlarla yok olması, sağanak şekilde yağan ilk yağışlarla birlikte toprak kaybına ve birçok yerin bir daha yeşil örtü ile kaplanamayacak şekle elden çıkmasına, sahanın taş ve kayalığa dönüşmesine neden oluyor.
DAĞINIK VE DÜZENSİZ KIRSAL YERLEŞME Verim kapasitesinin çok üzerinde ve düzensiz otlatma yapılan meralarda ot örtüsünün tahrip olması, yüzey erozyonunu arttırıyor. Mera kapasitesi aşıldığı andan itibaren, meradaki bitki örtüsü ve toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale geliyor. Doğru otlatma mevsiminin seçilememesi ve aksine ağır otlatma yapılması, meraların aşırı derecede tahrip edilmesine neden oluyor. Dolayısıyla, erozyonunun kaynağı olarak vasfını kaybetmiş meralar büyük önem taşıyor. Dağınık ve düzensiz kırsal yerleşme, erozyona neden olan bir başka etken. Bu durum, dağlık alanlarda ekosistemin bozulmasına ve böylece erozyonun hızlanmasına sebep oluyor.
İşte bu sebep ortaya çıkan erozyonun sonuçları ise toprakları ciddi bir tehdit altında bırakıyor. Erozyon sonucunda, bitkilerin beslenmesi için önemli olan ve binlerce yılda oluşan topraklarımız, denizlere ve göllere taşınıyor. Verimli üst toprağın kaybıyla birlikte, bitkilerin beslenmesi için önem taşıyan mineraller kayboluyor ve verimlilik düşüyor. Toprak, bitki ve su arasındaki doğal denge bozuluyor. Toprağın aşınması ve taşınması sonucu, üzerinde yetişen bitki örtüsü zayıflıyor, azalıyor veya tamamen ortadan kalkıyor. Daha sonra da kuraklık ve çölleşme başlıyor. Erozyon sonucu her yıl oluşan sel, taşkın ve heyelanların sayısı, şiddeti ve zararları artıyor. Özellikle son yıllarda oldukça fazla can ve mal kaybına yol açan sel ve taşkınlar meydana geliyor. Erozyonunun aktif olduğu alanlarda oluşan sedimentin dere yataklarında, yerleayağış sularını tutmaşim yerlerinde, taban tarım arazilerinde, gölet ve barajlarda, limanlarda birikmesi, önemli ölçüde ekonomik zarara sebep oluyor. Türkiye'nin en önemli çevre sorunu niteliğinde olan toprak erozyonu ekosistem ve suların kirletilmesinde en büyük etken.
TÜRKİYE'DE VE DÜNYADA EROZYONUN BOYUTU TEMA yetkilileri, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de toprak kaybı sürecinin en önemli etkeninin erozyon olduğunu hatırlatıyor. Yetkililere göre, arazi eğimi, iklim, bitki örtüsü ve toprak özelliklerinin etkileşimi sonucu oluşan doğal erozyonun yanı sıra, insanın doğaya müdahalesi temeline dayanan bir dizi yapay etken, erozyonu bir afet niteliğine dönüştürüyor. TEMA yetkilileri, Türkiye kara yüzeyinin yüzde 90'ında çeşitli şiddetlerde erozyonun olduğunu söylüyor. Toprakların yüzde 63'ü çok şiddetli, yüzde 20'si ise orta şiddetli erozyonla karşı karşıya. Ülke genelinde yaklaşık 67 milyon hektarlık bir arazide toprak giderek yok oluyor. Erozyon, büyük ölçüde tarım alanlarında yaşanıyor. İşlenen tarım alanların yüzde 75'inde yoğun erozyon görülüyor. Diğer bir anlatımla, Türkiye tarım alanlarının ancak 5.0 milyon hektarlık bölümünde erozyon yok. Su ve rüzgar erozyonu, tüm ülke topraklarının yüzde 86.5'ini etkiliyor. Rüzgar erozyonu 506 bin hektarlık bir yayılımla daha çok kural iklime sahip olan Konya ve dolaylarında görülüyor.
Türkiye'de akarsularla birlikte alandan taşınan toprak, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla düzeyde. Fırat Nehri yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon ton toprak taşıyor. Her yıl Keban Barajı'na 32 milyon, Karakaya Barajı'na 31 milyon ton toprak birikiyor. Erozyonla yılda 90 milyon ton bitki besin maddesi toprakla birlikte yitiriliyor. Her yıl tarım alanlarından 500 milyon ton, tüm ülke yüzeyinden 1.4 milyar ton verimli üst toprak, erozyonla kaybediliyor. Kaybedilen bu topraklar, 25 santimetre kalınlığında yaklaşık 400 bin hektar genişliğinde bir araziye eşdeğer. TEMA yetkilileri, yanlış toprak kullanımı, yanlış tarım uygulamaları, kent, sanayi, ulaşım ve benzeri yatırımların yanlış konumlanması sürecinin, erozyonun hızını arttırdığını belirtiyor. Afet nitelikli erozyon dı şında, tarım arazileri, özellikle de verimli tarım arazileri, tarım dışı kullanımlarla açık bir saldırnsakoprakların aşınması sı ve talanla karşı karşıya. 1978-1996 yıllarında gaye dışı tarım toprağı yüzde 33 artmış ve betonlaşarak elden çıkan verimli tarım toprağı 600 bin hektara, yani verimli alanların yaklaşık onda birine yaklaşmış bulunuyor.
EROZYON KONTROL TEDBİRLERİ Bu tedbirler 3 grupta toplanıyor: Yamaç arazi ıslahı, oyuntu ve dere ıslahı. Yamaç arazisinin ıslahı tedbirleri de yamaç arazisinin kullanım şekline göre (orman, tarım, mera) değişiyor. Orman alanlarında erozyonun önlenmesi için; ormanların korunması, bakımı, gerekli bölümlerin teraslanıp ağaçlandırılması gerekiyor. Oyuntu ve dere ıslahı da erozyon için etkili tedbirler arasında yer alıyor. Yüzeyden gelerek derelerde toplanan sular; derelerde kıyı oyulmalarına, yamaçlarda kaymalara ve aklamalara sebep oluyor. Derelerde toplanan su miktarı ve hızı ne kadar fazlaysa, o miktarda fazla erozyona neden oluyor. Bu nedenle, dere ve oyuntu erozyonunu önlemek için, suyun miktarını ve hızını düşürücü, derelerde aşınmayı önleyici önlemler alınması gerekiyor.
Çevre ve Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü yetkilileri, Türkiye'de erozyonun en önemli sebepleri arasında orman ve meraların tahribatının yer aldığını belirtiyor. Yetkililer, bu sebeple, erozyon sorununun, havzada yaşayan ve doğal kaynakları yanlış kullanan yöre insanı ile birlikte çözülmesi gerektiğine işaret ediyor. Bu temel yaklaşımının hayata geçirilmesi için, erozyonunun havza bazında ele alınması gerekiyor.
ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER Yetkililer, alınması gereken diğer tedbirleri ise şöyle sıralıyor: "Havzaya hizmet götüren tüm kurum ve kuruluşların halkın katılımı ile hazırladıkları gelir arttırıcı faaliyetlerle desteklenen entegre projelerle uygulama gerekiyor. Bu yaklaşım, Orman Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından halen yürütülen Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi'nde denenmiş ve olumlu sonuçlar alınmış bulunuyor. Bu tecrübeden hareketle, orman rejimine dahil olan veya orman rejimine alınmak üzere tahsis edilen alanlarda erozyon kontrolü tedbirlerine havzada bulunan orman köylerinin kalkındırılması gayesiyle köylünün katılımını esas alan 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 58'inci maddesini değiştiren kanun teklifi yasalaşmalı.
Tedbirlerden bir diğeri de, katılımcı havza yönetimine gidilmesi. Snsakoprakların aşınması sürdürülebilir havza yönetiminde yöre halkının katılımını da sağlayacak projeler üzerinde durulmalı ve bu, program uygulamalarının ana ilkesi olmalı. Proje çalışmalarında yöre halkının desteği ve önerileri dikkate alınarak uygulamalar yapılmalı, projenin hazırlanmasından uygulanmasına kadar tüm kararlar halkın katılımı ile gerçekleştirilmeli ve böylece köylünün projeyi sahiplenmesi sağlanmalı. Parçalanmış ve üretimde etkinliğini yitirmiş arazilerin toplulaştırılmasına hız veren, bu maksatla hazırlanan Arazi Toplulaştırma Kanunu yürürlüğe konulmalı.
Önemli sel havzalarında Havza Islahı Grup Müdürlükleri kurulmalı. Erozyon ve doğurduğu zararların anlatılması konusunda gelecekte bilinçli bir toplum yetiştirilmesi için ilkokuldan itibaren gerekli bilgi verilmeli. Sivil toplum örgütlerinin eğitim çalışmaları desteklenmeli. Erozyonun kontrolü faaliyetlerinde başarılı sonuç alınabilmesi için tesis çalışmalarının tamamlanmasından sonra sahada yapılacak olumsuz müdahalelerin önlenmesine çalışılmalı. Bunun için, sahanın hayvan otlatılması ve bitki örtüsünü tahrip edici etkenlere karşı korunması da ihmal edilmemeli.
Bugüne kadar önlem alınmayan çığlar konusunda etütler yapılmalı. Toprak Muhafaza Milli Planı, katılımcı yaklaşıma hazırlanmalı. Bu maksatla kurum ve kuruluşlar, vakıf ve personeller bir araya gelmeli, söz konusu planın uygulanabilirliği tartışılmalı ve kuruluşların erozyon kontrolü çalışma konuları netleştirilmeli. İl ve ilçe bazında sel dere havzalarının çalışma önceliği belirlenmeli ve bu belirlenen öncelikli havzalar için katılımcı havza projeleri hazırlanmalı, uygulanmalı, bölgelere göre uygulama model projeleri ortaya konulmalı. Özellikle dağlık havzalarda silvipastoral uygulama projeleri yaygınlaştırılmalı. Mülkiyet sorunlarının çözümlenmesi için orman kadastrosu çalışmalarının bitirilmesine çalışılmalı".
|
|
|
|
Sayfayi öner |
Yorum Ekle |
|
Yorumlar(0) |
Oluşturma | 30 Ağustos 2007 Perşembe 10:02 |
|
|
|
|