|
Âdâb-ı Muâşeret
Kıymetli Kardeşlerim…
Az konuşmak hususunda Efendimiz (s.a.v.), nice hadis-i şerifler ifade buyurmuştur. Az konuşmak, gerektiği kadar konuşmak, mürid için büyük fayda sağlar. Hikmet on şeydedir: Dokuzu sükut, biri de halktan uzlettir, denir. Demek ki onu da sükutta değilmiş. Halktan uzlet edince olduğun yerde ne söyleyeceksin. Bunun için kardeşlerim bizler de hikmeti elde etmeye bakalım.
İnsanların arasında dilin muhafazası bir insanın edepli mi yoksa edepsiz mi olduğunun delilidir. Abdullah Mustafa Dedeoğullar isminde bir kardeşimiz vardı. Hacı Abdullah’ın asker arkadaşı olur, biz de tanışırız kendisiyle. İlim ehli bazı insanlar Sami Efendimiz (k.s.)’in çevresinde oturuyorlar. Dedeoğullar da var içlerinde. O ilim ehlinden zatlar masada oturuyorlar, edebe mugayir bazı hareketlerde bulunuyorlar. Efendimiz (k.s.)’e sual soruyorlar. Dedeoğulları biraz sonra tahammül edemedi içerden çıktı. “Allah Allah! Şu hocazade oturmayı bilmiyor, Efendi Hazretleri üzüldü.” dedi. Tabii bizler de üzüldük. ***
Kardeşim! Sofradaysan elini, boğazını muhafaza et. Yemek yerken sünnetten ayrılma. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yemek yediğinde kendi önünden yerdi, namaz kılanın namazda oturduğu gibi, dizlerini ve ayaklarını toparlayarak otururdu; fakat bir dizi diğerinden yüksekte olurdu ve buyuruyordu ki: "Ben bir kulum, kullar gibi yemek yiyorum ve onlar gibi oturuyorum." Bütün güzelliklerin kaynağı İslam. Deniyor ki; bir mecliste isen karnın az da olsa aç kalsın. Az yiyerek riya da etme, karnın doyacak kadar da yeme. Yemekte riya aç eder, amelde riya hiç eder. Lokman küçük olsun. Kimsenin lokmasına da bakma. Kendi önünden ye. Ayrıca kardeşlerinle yemek yemeyi ihmal etme. Efendimiz (s.a.v.): "Sizin en kötü olanınızı size bildireyim mi?"diye sordu. Ashap evet dediklerinde şöyle buyurdular: "Sizin en kötünüz; yalnız yemek yiyen, kölesini döven ve yardımını esirgeyendir." Sünnet bunlar. Lokmanı çok çiğne de yut. Temiz yemek ye.
Yemeğin adabını bilmeyen başka bir şeyi biliyorum diyemez. Onun için kardeşlerim! Sofrada bulunuyorsak boğazımızı, elimizi muhafaza edelim. Gittiğimiz her yerde bunlara riayet edelim. Zira efendilerin yanında olan kimse efendi olur. Bir evladın edebi yoksa, babasının o evladın yüzünden yüzü kara olur. Yani efendisine zararı dokunur. ***
Yedin, içtin; yedirdin içirdin. Ancak bunların tek şartı, yaptığın ihsanı unutman. Yaptığın Allah rızası içinse; ben falana şöyle iyilik ettim bilmedi, gözüne dursun deme. Ve o yaptığın iyiliği kırk sene geçtiğinde bir defa dönüp de o adama, “Sen muhtaç bir adamdın, ben sana iyiliklerde bulunmadım mı?” dediğinde kırk senelik yaptığın hayrın, hasenatın ona yaptığın iyilikler zayi olur geçer-gider. Çünkü onun için yapmışsın, Mevlâ için yapmamışsın. Bu hareket Mevlâ’nın rızasına muhalif geldiğinden ameli söndürür.
Efendimiz mübarek elleriyle bize, “Başkalarına yaptığınız ihsanı unutun gitsin.” diye yazdı. Başkalarının size yaptığı kötülüğü de unutun gitsin. Unutamıyorum Efendim. Unutacaksın. Böyle zorla unutmayacaksın. Ham armut, ham karpuz, ham üzüm yenilmez, zikrullah ile olduracaksın onu. Oraya varınca onu unutacaksın. Başkalarına yaptığı kötülüğü unutmak da ancak olgunlukla olur.
Mevlâ bizlere âdâb-ı muaşerete uyma lezzetini lutfetsin. Ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-Âlemîn.
KALEMDÂR |
|
|
|