RAMAZANDA OKUNACAK ŞİİRLER VE ŞİİRLERDE RAMAZAN EĞLENCESİ
Millet olarak dinî, sosyal ve ruhî hayatın gelenekten bu güne, mutluluk ve hüzünlerini edebî türden eserlere yansıması pek fazla olmuştur. Bu kültürel miras, Ramazan ayında dini bir vecibe olan orucu ifa ettiğimiz günlerde ayrı bir renk taşımış ve adına Ramazan eğlencesi dediğimiz teravih sonrası çeşitli faaliyetlerin yapıldığı bir kültürel mirasa dönüşmüştür.
Ramazan eğlenceleri arasında şiirin ayrı bir önemi vardır. Bu nedenle okuyucularımıza şiir okumaları hususunda rehberlik mahiyetinde bir araştırma yaptık ve okunacak şiirleri bir tasniften geçirdik. Bu şiirler; Ramazaniyeler, Ramazan İlahileri, Ramazan manileri, Ramazanla ilgili gazel, rubai, koşma vb. gibi şiirleri sayabiliriz.
İlk şiirimizden başlayalım. Bu şiir, Ramazan'a daha başlanmadan yapılan ihtilaf ve bu ihtilaf etrafında yüzyıllardır tatlı bir kavgayı beraberinde hadiseye dayanır. Ramazan ayının en ihtilaflı hadisesi hiç şüphesiz “Yevm-i Şek”tir. Orucun başlaması, hilâlin görünmesine bağlı idi. Ve bunun da şahitler vasıtasıyla kadı tarafından kabulû ve ilanı gerekirdi. Hesabını, kitabını yapan kadı efendiler hilâli görmeyince şüpheye kapılır ki buna “Yevm-i Şek” denilirdi. Bilhassa bu durum ehl-i keyf ve tiryakiler için istismar edilir ve oruçtan evvel son bir eğlence malzemesi yapılırdı.
Nedim'in
Baş kaldırmadılar öğleye dek uykudan
Yevm-i şek zevkına hazırlanan ahbab-ı kirâm
“Kerem sahibi ahbablar, şüphe günü zevkini çıkarmak için öğleye kadar başlarını uykudan kaldırmadılar.”
İki yüz elli üç beyitlik Süleyman Nahifî'nin Fazilet-i Savm (Orucun Fazileti) adlı mesnevisi Ramazan'da en çok rağbet edilen şiirlerdendir. Orucun özellikleri, faydaları, farz ve sünnetleri, niyet edilmesi, fıtır sadakası gibi Ramazan'a münhasır bütün bilgiler mısralara dökülmüştür;
Rükn-i İslam'ın biri ey nîk-nâm
Oldu rükn-i rûze-i şehr-i siyâm
…………………………………
“Ey iyi kimse, İslâm'ın şartlarından, esaslarından biri de Ramazan orucudur.”
Fazilet-i Savm mesnevisi,Ramazan ayı boyunca okunması düşüncesindeyiz. Bu şiirin bazı beyitleri, mümkünse aruzu iyi bilen ve davudi sese malik müezzin efendiler tarafından teravih namazı öncesi minarelerde okunabilir.
Ramazan ayı genelde nasihatler, tövbe ve istiğfar ayıdır. Bu zamanda babalar ve analar tövbe ettikleri gibi çocuklarını da kötülüklerden men, iyiliklere sevk için çalışıp didinirler. Bu manaya haiz Şair Nâbî'nin, oğlu Ebu'l-Hayr Mehmed için yazdığı Hayriyye adlı mesnevisindeki bu bölüm tercih edilebilir.
Bî-maraz tâ ola cisminde tüvan
Eyleme fevt-i siyâm-ı ramazan
Savmdır kullarına lutf-ı Hudâ
Savma bizzat eder Allah cezâ
Savm bir mâide-i rahmettir
Nûrdan sâime bir hil'attır
“Hasta olmayıp sıhhatte oldukça Ramazan orucunu sakın terk eyleme. Oruç, Allah'ın kullarına bir lütfudur. Orucun sevabını bizzat Allah verir. Oruç Rahmetin sofrasıdır. Oruçlu olan, nurdan bir elbise giymiştir. Peygamber efendimiz diyor ki oruç kokanın nefesi, Allah katında miski amberdir.”
Ramazan'ın ilk günlerinde Bursalı İsmail Hakkı'nın Ramazaniyyesi okunabilir;
Sâye saldı ehl-i îman üstüne
Hamdülillah geldi mah-ı ramazan
“Elhamdülillah, Ramazan ayı ehl-i iman üstüne gölgesini saldı da geldi.”
Bir sabır ve tevekkül ayı olan Ramazan'ın ruhuna vakıf, tarafımızdan hazırlanan “Sabır Şiirleri Antolojisinde bir birinden güzel sabır şiirleri okunabilir. Birbirimize sabrı ve Hakk'ı tavsiye edebiliriz. Orucu en iyi anlatan kelime sabırdır. Sabrı en iyi karşılayan kelime ise direnmektir, katlanmaktır, tahammül etmektir. Derviş lisanında nefsi terk etmek, kaderin kılıcına boyun eğmek anlamına gelen sabır, Muhammedî dilde imanın yarısıdır. Nitekim seçkide yer alan Şaire Nigar hanım, şu nefis beytiyle sabrımıza sabır katmaktadır;
Sabreyle, eğer ister isen hüsn-i mükafatta
Sâbir kulunu çünkü sever kâdi-i hâcât
“Eğer mükafatın en güzelini istersen sabret. Çünkü herkesin isteğini yerine getiren (Allah) sabırlı kulunu sever.”
Ramazan ayının ortalarına gelince özellikle camilerde dillendirilen “Elveda İlahileri” bulunmaktadır. Aziz Mahmut Hüdayi'nin şeyhi olan Üftâde Hazetlerinin ilahisi okunması gereken bir şiirdir;
Ey dostlarım ağlaşalım
Oruç ayı gitti yine
Hasret ile inleşelim
Oruç ayı gitti yine
Bir nur idi Hak'tan gelip
Yere göğe nuru dolup
Sadıkların elin alıp
Oruç ayı gitti yine
Şair Üftâde'nin bu şiirinin yanında Ramazan manileri de bu ayda vazgeçilmez şiir nevi'lerindendir. Reçeller, iftarlar, camiler, meyveler, kütüphaneler, yalılar, kız kulesi bu manilerden nasiplenirmiş. Hele davulcular için bir mani arşivi oluşturulmak lazım. Yalnız aylar öncesinden bu manileri ezberlemek gerekir. Eskiden davulcu davulunu çalar, maniyi de bekçi söylerdi. Ramazan ayının ilk gününden itibaren bayram sonuna kadar düzenli bir şekilde ve belirli hususlarda maniler, mani katarları okuyan bekçilerden geriye bir düdükleri kalmış galiba. Ramazan manilerinden;
Nur-ı Huda dehre dolsun
Şehr-i rahmet saye salsın
Ağlarım şehr-i sıyam
Cümleye mübarek olsun
Ya da
Bu gece ayın evveli
Açıldı İslam'ın gülü
Geldi mübarek ramazan
Mesrur etti can u dili
Ramazan ayı bereket ayıdır. Bu bereketi şairler de görmek ister. Bu yüzden en güzel şiirlerini Ramazan ayı için hazırlarlar. Padişah, paşa, devletlü ne bulursa hemen ithaf ederler. Bu yüzden adı Ramazaniye olan bu şiirler, okunurken dimağa bir hoş seda bırakır. Mesela Enderunlu Vasıf'ın Üçüncü Selim'e ithafen yazdığı şiir bu türdendir,
Hayr makdem ile geldi yine şehr-i güfran
Ola sultan-ı kerem-kâre mübarek ramazan
Öyle bir mâh-ı mübarek ki melekler saf saf
İyde dek aşk ile camileri eyler devran
“Yine gufran ayı uğurlu ayağıyla geldi. Kerem sahibi sultana Ramazan mübarek olsun. Bu öyle mübarek bir aydır ki bayrama kadar saf saf melekler camileri dolaşırlar. ”
Günümüz şairleri Enderunlu Vasıf şanslı olmayabilirler. Çünkü onun sultanı var. Biz de gönlümüzün sultanına bu şiirlerden yazabilir, okuyabiliriz. Eğer bu şiirlere iltifat edilmezse pes etmek yok. Ona Fuzûlî'den şu şiiri okuyabiliriz.
Evden çıkıp etti arz-ı didar
Kıldı sadaka zekat-ı ruhsar
“Leyla evden çıkıp yüzünü gösterdi. Yani yüzünün hazinesinin zekatını verdi.”
Bereket ayı olarak bilinen Ramazan'ın bazılarınca da sıkıntı tarafları var! Bu sıkıntıyı yaşayanların başında ayyaşlar gelir.
Döndü bahtı gibi levni yine ayyaşların
Şimdi tevhide giren şeyhleründür devran
“Ayyaşların yine talihleri gibi renkleri de değişti. Şimdi zaman, tevhide giren şeyhlerin zamanıdır. ”
Gerçi bazıları Ramazan ayının ortalarına doğru hidayete erir gibi bir hale bürünse de;
Yıldızı düşti siyeh-kare-i mînâ-nûşun
Sanma kandil uçurur kayyim-i seyyare-feşan
“Seyyareler saçan kayyımın kandil uçurduğunu zannetme. Sırça kadehten (şarap) günahkarın yıldızı düşmüştür.”
Burada şiir okumayı bir yana bırakıp Ramazan eğlencelerinden olan eskilerin “Kandil Uçurma” merakına girebilirsiniz. Gerçi şiir de kandil uçurma da iç içe geçmiştir. Kandil uçurma, Teravih namazından sonra camiden dağılan kimseler bir eğlence olsun diye minareden cami avlusu zeminine 45 derecelik bir açıyla gerilen halat üzerinde makaralara asılı kandillerin minareden aşığa gönderilmesi şeklinde icra edilen bir gösteridir.
Bu hadise ile beraber yine kandil uçurma ile ilgili beyite dönelim;
Şair bu manzarayı yıldız kaymasına benzeterek halk arasındaki yıldızı düşmek tabiriyle birleştirmektedir. Her insanın gökte bir yıldızı bulunduğu inancından kaynaklanan “yıldızı düşmek” yahut “yıldızı düşkün olmak” deyimi, bir kimsenin talihinin yaver gitmemesi, bahtının bozulması anlamına gelir. İşte bu beyitte minarelerden aşağıya salıverilen kandiller, ramazan ayı sebebiyle eskisi gibi içemeyen şarap düşkünlerinin dönen talihlerinden kinaye olmak üzere, düşen yıldızlarına benzetilmektedir. Şairin ifadesinden bu kandil uçurma işinin “kayyım” (cami hizmetlisi) tarafından icra edildiğini ögreniyoruz. Cam demek olan “mina ile burada camdan mamul kadeh kastedilmekte olup (istiare), “mina-nuş” (kadeh içen) ibaresi şarap içmekten kinayedir. “Siyeh-kare” (kara iş işleyen, günahkar) ile dinen haram olan şarabı içen kimseler kastedilmiştir. Hareket halindeki yıldızlara seyyare dendiğinden ve minareden aşağıya doğru gönderilen kandiller de hareket ettiğinden dolayı şair söz konusu kayyımı “seyyare-feşan” (seyyare saçan) olarak nitelendirmiş.
Bir de Ramazan ilhamıyla yazılmış şiirler vardır. Konuya en uygun olan aslında bu şiirlerdir.
Zati'nin:
Saki ramazan geldi yine aldı ayağım
Malum değil bayrama dek sağ kalacağım
Burada her ne kadar bir önceki hadiseye gönderme yapılmışsa da ilham tazedir.
Yine Merhum
M. Akif Ersoy'un;
Ya rab şu muazzam ramazan hürmetine
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise
Yarab şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye'se
Belki de Ramazan ayını idrak ettiğimiz bu günlerde konuya en vakıf bu şiirdir diyebiliriz. Bence okunacak şiir budur. Ve okunacak dua da budur.
Ramazan'ın sonlarında Kadir gecesini idrak ettiğimiz gün hiç şüphesiz Kemal Edip Kürkçüoğlu'nun bu şiirini okuabilirisiniz.
İndi peygambere Kur'an bu gece
Geldi gökten yere bürhan bu gece
Rabbimin rahmeti kaplar kevni
Nur eder narını nîran bu gece
Arınıp çirk-i behimiyetten
Buldu manasını insan bu gece
Hayırlı Ramazanlar...Hayırlı şiirler...
EYÜP AZLAL |