Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sadrettin Pençe, Türkiye'de normal doğumu teşvik eden çalışmalara rağmen, sezaryen ile doğum oranının düşmediğini belirterek, "Demek ki toplum olarak doğuma bakışımızda çok ciddi anlayış problemleri oluşmuş. Millet olarak geleceğimizin sigortası olan normal doğuma sahip çıkmamız gerekiyor." dedi.
Pençe, yaptığı açıklamada, Türkiye'de 2016'da doğan 1 milyon 248 bin 41 bebekten 676 bin 152'sinin sezaryen ile dünyaya geldiğini söyledi.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile Sağlık Bakanlığının verilerine göre, Türkiye'nin sezaryenle doğum oranlarında dünya birincisi olduğuna dikkati çeken Pençe, sezaryenin anne ve çocuk sağlığını tehdit etmesinin yanı sıra, ülkenin nüfus politikasını da olumsuz yönde etkilediğini ifade etti.
Prof. Dr. Pençe, toplumda sezaryenin daha risksiz ve sorunsuz bir doğum yöntemi olduğuna yönelik bir anlayış bulunduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Hekimlerin doğumda risk almak istememeleri de sezaryenin tercih edilmesinde etkili oluyor. Özel hastanelerin sezaryene ekonomik bakış açıları da bu artışta önemli bir etken. Çünkü sezaryenle doğumda özel hastaneler başı çekiyor. Esas olan normal doğumdur. Tabii ki tıbben gerçekten gerekli olduğunda sezaryen hem annenin hem de bebeğin hayatını kurtaracak bir girişimdir fakat ülkemizdeki rakamlar maalesef iç acıcı değil. Bu konuda yöneticiler, hekimler ve aileler kendilerini ciddi manada sorgulamalıdır. Sezaryen, ağrısız bir operasyon diye düşünülüyor. Ancak sonrası, problemleri var. Sezaryenle doğum ciddi bir cerrahi operasyondur ve diğer cerrahi işlemlerde olduğu gibi riskler barındırmaktadır. Sezaryen sonrası bir annenin ölüm riski ihtimali normal doğum yapan bir kadının taşıdığı riskten daha fazladır."
"Toplum olarak doğuma bakışta çok ciddi anlayış problemleri oluşmuş"
Prof. Dr. Pençe, sezaryen sonrası enfeksiyon kapma riski, kan kaybı ve toplardamarlarda kan pıhtılaşması gibi risklerin normal doğuma göre çok daha fazla olduğunu anlatarak, "Sezaryende uygulanan genel anestezi, bazen sezaryenden sonra zatürreye neden olabilmekte ve solunum yolları komplikasyonları gelişebilmektedir. Aynı şekilde sezaryenle doğumda hastanede kalma süresi normal doğuma oranla yaklaşık 2 kat fazladır. Bu ve benzeri pek çok tıbbi gerekçeler sezaryenin tercih edilmemesi gerçeğini gözler önüne seriyor." diye konuştu.
Sezaryenle doğum oranlarının kısa sürede yüzde 50'lerden yüzde 25'lere düşmesi gerektiğini belirten Pençe, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ülkemizde normal doğumu teşvik eden çalışmalara rağmen, sezaryen ile doğum oranı bir türlü düşmüyor. Demek ki toplum olarak doğuma bakışımızda çok ciddi anlayış problemleri oluşmuş. Millet olarak geleceğimizin sigortası olan normal doğuma sahip çıkmamız gerekiyor. Hekimlerimizin normal doğumda ortaya çıkması olası komplikasyonlar yönünden hukuki güvencelerle korunması, normal doğumu özendiren performans uygulamalarının iyileştirilmesi, iyi yetişmiş ebelerin hızla sağlık sistemimize dahil edilmesi ve özel hastanelerdeki sezaryen uygulamalarının sıkı bir şekilde denetlenmesi kısa vadeli çözümler olarak düşünülebilir."
|