17 saat boyunca oruç tutmanın metabolizma için kan şekerini ayarlamak daha da zorlaşıyor.
Oruç tutmak yaşı, cinsiyeti ne olursa olsun herkesin biyokimyasında bazı olumlu ve olumsuz değişikliklere yol açabiliyor. Sağlıklı bir bünyeye sahip kişilerde sindirim sisteminin dinlendirilmesi, kemik iliğinin uyarılarak, kan yapımının arttırılması gibi, faydalı sonuçları gözlemlenirken, açlık süresinin 17 saate çıkması nedeniyle, metabolizma için kan şekerini ayarlamak daha da zorlaşıyor.
Oruçlu geçirdiğimiz Ramazan ayının son 1 haftasına girerken, gıdaları depolayamadığı için kan şekerine bağımlı olan beynin, çalışma mekanizmasını da zorlamaya başlıyor. Beynin iyi çalışması, işlevlerini ve yaratıcılığını sürdürmesi için ona doğru besinlerle yardımcı olmanız, Ramazan ayını tamamlamaya sayılı günler kala, oruçluyken de her gün yeni projeler üretmek zorunda olan, yoğun iş yüküyle karşılaşan beynimizi, formda tutmanızı sağlayacaktır.
Oruçtan en çok etkilenen biyokimyasal parametrelerin başında kan şekerinin geldiğini belirten Türk Diyabet ve Obezite Vakfı Başkanı ve Nazif Bağrıaçık Kadıköy Hastanesi Diyabetologlarından Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık, özellikle günü çalışarak geçiren bireylerde en sık duyulan şikayetlerin dikkat kaybı, odaklanma güçlüğü, yeni bir bilgiyi öğrenmede zorlanma, baş ağrısı, açlık hissi, sinirlilik, huysuzluk, ani ve anlamsız hiddet ve alınganlık gösterileri, görme bozukluğu, halsizlik olduğunu söyledi.
Bu belirtilerin en çok glikoz kullanan organımız olan beyin dokusunun ihtiyacı kadar şekeri alamadığını gösterdiğini belirten Prof. Dr.Bağrıaçık, oruç tutarken, aç ve susuz kalınan süreçte, en büyük sorunun kan şekeri düzeyini ayarlamak ve hipoglisemi ataklarından korunmak olduğunu söyledi.
Prof. Dr.Bağrıaçık, olağan koşullarda, pankreastan salgılanan insülin, gıdalarla aldığımız şekeri hücre içine sokar ve fazlasını da depolayarak düzeni sağlamaya çalışır. Kan şekeri normal düzeyin altına düştüğü zaman, enerji üreten hücreler yeterli glikoz bulamayınca yeni glikoz üretimi ve depolardan faydalanır.
Özellikle orucun ilk 1-2 haftasında insülinin etkisi yoğunken, kan şekeri düşmeleri daha sık yaşanır. Baş ağrısı, yorgunluk, çarpıntı, uyku hali, dikkat eksikliği, bitkinlik, isteksiz çalışma, sinirlilik belirtileri görülmeye başlar.
Daha ileri tablolarda terleme, kalp çarpıntıları, el titremeleri gibi etkilerini de görülmeye başlar. Bu etkileri yaşayan oruçlu bir bireyin doğru beslenmeye ve doğru aktivitelerle metabolizmasını çalıştırmaya özen göstermesi gerekir. İftarda ve sahurda kan şekerini hızla yükselten ve aniden şeker düşmelerine yol açabilen yiyeceklerden uzak durulmalıdır.
Şerbetler, meyve suları, gazlı meşrubatlar, pirinç pilavı, beyaz makarna, beyaz ekmek, börek, poğaça gibi yiyecekler yerine, ayran, kepekli bulgur, bakliyat kullandığınızda bir süre sonra şikayetlerinizin oldukça azaldığını görebilirsiniz.Sahura kalkmadan oruç tutmak ya da sahuru sadece su veya basit atıştırmalıklarla geçiştirmek son derece hatalıdır. Sahur öğününün mümkün olduğu ölçüde geç yapılması, bu öğünde yumurta, yoğurt, peynir ve et ürünleri gibi protein zengini besinlerin aşırıya kaçılmadan, yeterli miktarda tüketilmesi kan şekeri dengesini sağlamada faydalı olacaktır.
İftar vaktine kadar vakit geçirmek amacıyla yapılan uzun sürelik sportif faaliyetlerin özellikle yaz aylarında oruç tutanların Bayrama kadar uzak durmaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık, bunun yerine iftardan sonra kısa yürüyüşler yapmanın yüksek kan şekerinizi dengede tutacağı için önerildiğini belirtti.
|