|
acak;Ramazan ayında bilhassa öfkeden şiddetle kaçınmak îcâb eder. Zîrâ oruç, bir yönüyle, davranış ve muâmelelerin kontrol altına alınması ve disipline edilmesidir. Oruç; sahibini, azm ü sebât, hâle rızâ, metânet ve bilhassa sabır gibi fazîletlere erdiren bir ibâdettir. Şartlarına riâyetle tutulan oruç; rûhu, nefsânî temâyüllere esir olmaktan kurtarır. Oruç, içimizdeki nefs canavarını zabt u rabt altına alan ve böylelikle insanın derûnunda fıtraten meknuz olan merhamet ve şefkat duygularının inkişâfını sağlayan rûhî bir disiplindir. Bize merhameti en iyi tâlim eden ve onu en iyi besleyen ibâdet, oruçtur. Nefsin açlıkla terbiye olarak, hodgâmlıktan diğergâmlığa doğru seviye alması îcâb eder ki; gönlümüz merhamet duygularıyla dolsun, yardım elimiz zayıf ve bîçârelere uzansın, yüreğimiz onların dertlerini paylaşsın ve mâtemlerin civârında yer alsın. Zîrâ, insanlığımızın bu âlemdeki bir şâhidi olan merhamet, bizi kalben Allâh’a yaklaştıran ilâhî bir cevherdir.
Oruçluda, nefsin tasallutundan kurtulan rûhun, mânevî fetihleri başlar. Öyle ki, katılık ve merhametsizlikle körelen can gözleri açılır, rûhlar selâmet semâlarına yükselir. Orucun öğrettiği ve bizi içerisinde yaşattığı merhamet, öyle engin bir fezâdır ki, onda nice âlemler gizlenmiştir. Merhametsiz insan ise, âlemi kendi benliğinin dar ufkundan seyrettiği için gâfilâne bir gidişât içinde hayatını ziyân eder.
İşte gönüllerimiz, lutf-i ilâhî ile, hâdiseler karşısında bir hamiyet dergâhı hâline gelerek; af, hilm, tevâzû, iffet, kanaat, şefkat, merhamet, nezâket ve müsâmaha gibi meziyetlerle tezyin edilmeli ki gönül bahçelerimizden cennet râyihaları yükselsin.
Mü’minlerin ıztıraplarına ortak olmanın, bilhassa Ramazân-ı Şerîf’te daha büyük bir ehemmiyeti vardır. Ramazân-ı Şerîf, kardeşlik duygularını kuvvetlendiren bir aydır. İslâm’da kardeşlik, birbirini yıkayan iki el gibidir. Ramazan-ı Şerîf’te tutulan oruçlar, mahrûmiyet ve açlık temrinleriyle nîmetlerin kadrini bildirip şükür duygularını kuvvetlendirir. Muhtaçların hâllerini düşündürerek, infak ve ikrâm yoluyla, onların gönüllerini ve duâlarını alma temâyülleri uyandırır. Bu bakımdan Ramazan ayı, güzel bir infak ayıdır. Bu ayda nâfile infaklara da farz ibâdetlerin ecri ihsân edilir. Nitekim Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bu aydaki infak heyecanını Abdullâh bin Abbas -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“Allâh’ın Rasûlü insanların en cömerti idi. Ramazan ayında ise cömertliği daha da artardı. Çünkü Cebrâil -aleyhisselâm-, her sene Ramazan’da gelir, ayın sonuna kadar beraber olur, Efendimiz ona Kur’ân-ı Kerîm’i arz ederdi. İşte bu günlerde Allâh Rasûlü, esen rüzgârlardan daha cömert olurdu.” (Müslim, Fezâil, 50)
Malın hayırlısı, sağlıkta infâk edilen ve sâhibinden evvel ukbâya gönderilendir. Ömrün hayırlısı Allâh yolunda geçendir. İnsan bu âleme gözlerini kaparken, fânî hayâtın hâtıralarıyla gömülecektir. Nitekim hadîs-i şerîfte:
“Mü’min öldüğü zaman, namazı baş ucunda, zekâtı sağında, orucu solunda bulur.” (Heysemî, III, 51) buyrulmaktadır.
Öte yandan:
“Kişi ölünce melekler; «–Ne getirdi?» derler. İnsanlar da; «–Ne bıraktı?» derler.” buyrulması da, mü’minin istikbâlini ve geride bıraktıklarını düşünmeye mecbûr olduğunu bildirmektedir. Zîrâ akıllı kişi, yarınını bugünden düşünendir.
Ramazan, bir takvâ mektebi, bayram ise onun rûhânî bir şehâdetnâmesidir. Bayramlar, tâtil
günleri değil, sıla-i rahim ve ictimâî ibâdet günleridir. Îmân kardeşliğinin cemiyet planında yaşandığı mübârek vakitlerdir. Bu sürûr günlerinde bilhassa muhtaçların ve gariplerin gönüllerini hoşnud etmeliyiz. Zîrâ merhamet edene merhamet edilir, Hak rızâsı için sevindireni, Hak Teâlâ sevindirir.
Ramazan gecelerinden sonra kavuşulan bayram geceleri de ince rûhların kavrayabileceği nûrânî tecellîlerle doludur. Zîrâ hadîs-i şerifte:
“Ramazan ve Kurban bayramı gecelerini, sevâbını Allâh’tan umarak ibâdetle ihyâ edenlerin kalbi,
-bütün kalblerin öldüğü günde- ölmeyecektir.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 68/1782) buyrulmuştur. Bu cihetle bayram geceleri de ganîmet bilinmelidir. Unutulmamalıdır ki esas bayram; mü’minlerin takvâ imtihanından muvaffakıyetle Hakk’ın huzuruna çıktıkları gündür.
Hülâsa Ramazan-ı Şerîf’te orucun fazîletine ermeli ve bilhassa gece namazları olan terâvih ve teheccüdlerle, kalblerimizi ihyâ etmeliyiz. Bu mübârek ayda namazlara daha da îtinâ göstermeli, Kur’ân-ı Kerîm’i huşû ile okumalı, zikirle rûhumuzu inceltmeli, zekât, infak ve sadakalar ile de, vicdan huzûruna kavuşmalıyız. Kur’ân-ı Kerîm’in dünyâ semâsına indirildiği bu mübârek ayda; “Hesâba çekilmeden evvel kendinizi hesâba çekiniz…” (İbn-i Kesîr, Tefsîr, I, 27) beyânı mûcibince, kulluk hayatımızı Kur’ân terbiyesi istikâmetinde bir daha gözden...
|
|
|
|